AK Parti Grup Başkanvekili Özkan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklamalaması!

AK Parti Grup Başkanvekili Özkan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklamalaması!

AK Parti Grup Başkanvekili Özkan, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Özkan, güvenlik soruşturmasına yönelik olarak, “Özellikle yasal boşluğu ortadan kaldırmak, bu alanı insan hak ve özgürlük güvence altına alacak bir düzenleme ile hayata geçirmek için bu düzenlemeyi Meclis gündemine getirdik. Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken vatandaşlarımızın insan hak ve özgürlükleri ihlali ile karşı karşıya kalmamaları için hassasiyetle düzenlenmesi gereken bir alandır” değerlendirmesini yaptı.

İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik olarak ise Özkan, “Türkiye anayasal bir hukuk devletidir. Bir sözleşmenin nasıl yürürlüğe gireceği, nasıl uygun bulunacağı, nasıl hayata geçeceği anayasal ve yasal düzenlemelerle sabittir. Bu çerçevede İstanbul Sözleşmesiyle ilgili Anayasanın 90. Maddesi var. Bu madde bir uluslararası sözleşmenin, ikili veya çok taraflı anlaşmanın nasıl yürürlüğe gireceğini öngörmüştür. Bunun onaylanmasının uygun bulunmasına dair Mecliste karar alınması gerekiyor ve bu karar da alınmış.

Ancak sözleşmeden çıkış iki düzenleme ile mümkün. Bunlardan biri 1963 tarihli 244 sayılı Kanun ve 2018 yılında bu kanunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine uyarlanması için çıkarılmış olan 9 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesi. Daha evvel uluslararası sözleşmelerden çıkış usul ve esasları Bakanlar Kurulu kararıyla olabiliyor iken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle öngörülen yeni sistemde yürütmeyi Cumhurbaşkanlığı makamı temsil ettiği için cumhurbaşkanlığı makamının kararıyla çıkılıyor. Bu çerçevede iç hukuk düzenlemelerinin öngördüğü usuller takip edilmiştir” şeklinde konuştu.

Özkan şöyle devam etti:

“İstanbul Sözleşmesinin 80. Maddesi de sözleşmeden çıkışın usulünü öngörmüştür. Bu çerçevede alınan karar ilgili Avrupa Konseyi makamlarına iletilmiş, Konsey de bu çerçevede Türkiye'nin üç aylık sürenin bitimi itibarıyla çıkış sürecinin tamamlayacağını da kamuoyuna deklare etmiştir. Elbette biz kadına karşı şiddete sıfır tolerans ilkesiyle mücadeleyi benimsemiş ve bunu siyasetinin temeli teşkil eden bir anlayışın mensubu olarak, bugüne kadar pek çok anayasal ve yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Bundan sonra da kadına karşı şiddetle mücadelenin sıfır tolerans ilkesiyle devam edebilmesi için gerek anayasal, yasal reformları hayata geçirmeyi, hem toplumumuzda ailenin korunması hem de kadına karşı şiddetin sıfır toleransla ortadan kaldırılması anlayışla mücadelemizi devam ettireceğiz. Bu mücadele anayasal düzenleme gerektiriyorsa anayasal, yasal düzenleme gerektiriyorsa yasal düzenleme, yine Türkiye'nin, benzer kaygılarla aynı çerçevede düşünen ülkelerle bir araya gelerek, uluslararası sözleşme yapmayı gerektiriyorsa pek çok uluslararası sözleşmeyi de TC devleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin liderliğinde veya konuya ilgi duyan bütün ülkelerin katılımıyla. Avrupa Konseyinin bu sözleşmesi maalesef bütün dünyada kabul görmemiştir. Şu anda baktığımızda pek çok Avrupa ülkesinin, Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti bu sözleşmeyi bir kısmı hiç imzalamamış, bir kısmı çekince koymuş, bir kısmının sözleşme parlamentolarında kabul edilmemiş, bir kısmı da aynen Türkiye'nin yaptığı gibi sözleşmeden çekilmiş. Aslında bu alanda ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu, şu anda 10'dan fazla ülkenin bu sözleşmeden çıkmış olduğu, çekince ortaya koymuş olduğundan da anlaşılmaktadır. İnşallah Türkiye bu çerçevede anayasal ve yasal reformları yapacak ve yine beraberinde uluslararası sözleşmelerle bunu, aynı kaygıları taşıyan bütün coğrafyayla bir araya gelerek sözleşme arayışı içinde olacağız.”

Erken seçim tartışmaları ile ilgili olarak ise Özkan şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bugüne kadar da zaten Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin öngörmüş olduğu, seçimlerin zamanında yapılmasına dair arzu milletimizin de beklentisiydi. Bu çerçevede bugüne kadar sürekli seçim beklentisi içinde olanlar, her daim güncelledikleri yeni seçim tarihleriyle milletimizin kafasını karıştırmaya gayret ettiler. Tekrar söylüyoruz, bu ülkede seçimler, milletimizden aldığı yetkiyle milletimize hizmet borcunu ödeyen AK Partinin, Cumhur İttifakının bir sonraki seçim tarihi anayasal olarak ne zaman öngörülüyorsa o tarihe kadar hükümetimiz Cumhurbaşkanımız görevi başındadır. Bundan önce seçim istemek demokrasiye, milletimizle yapılmış olan sözleşmeye aykırıdır. İnşallah 2023 yılında, Cumhuriyetimizin 100. Yılında, millete hizmet borcunu ödemiş olan hükümetimiz yeniden yetki almak için, yeniden milletimize hizmet etmek üzere seçim vakti saatinde yapılacaktır.”

Kürşat Ayvatoğlu'nun mal varlığına ilişkin tartışmalara ise Özkan, “Her kim nerede, hangi görevlerde, ister bürokratik ister siyasi partilerde her kim hangi yanlışı yaparsa bedelini öder. Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olmanın gereği hukuku ihlal edenleri, hukukta ve kanunlarda karşılığı neyi gerektiriyorsa kulağından tutar, yargının önüne götürmek hepimizin bir vatandaşlık görevidir. AK Parti bu tür benzeri olaylarla ilgili her nerede bir hak ihlali, bir hukuksuzluk, hukuka, demokrasiye aykırılık teşkil eden davranış içerisinde oluyorsa kulağından tutar yargının önüne getiririz ve sonuna kadar da takipçisi oluruz. Bu anlamda parti yetkililerimiz gerekli açıklamaları yapmıştır. Hamza Bey gerekli açıklamaları yapmış ve yargı sürecinin takipçisi olacağını ifade etmiştir” ifadelerini kullandı.

Korona salgınına ilişkin olarak Özkan, “Türkiye'de salgınla mücadele dünden bugüne etkili bir şekilde devam ediyor. Bu ülke 2020, 2019, 2021 yıllarında salgınla karşılaşacakmışız gibi 2001 yılından itibaren özellikle sağlık reformları, sağlık kuruluşlarıyla, devlet hastaneleri şehir hastaneleriyle, özel sağlık kuruluşlarının teşvik edilmesiyle, ilaç ve aşı endüstrisinde yapılan çalışmalarla, beraberinde özel sağlık kuruluşlarının teşvik edilmesi ve sağlık teknolojilerine yapılan yatırımlarla salgınla mücadelede dünya milletleri nezdinde etkin mücadeleyi ortaya koydu. Bu noktada devlet-millet kaynaşmasının en güzel şekilde ortaya çıktığı bu salgınla mücadele döneminde maske-mesafe-temizlik kuralları bütün kamuoyunun dikkati çerçevesinde milletimiz tarafından yakinen takip edilmekte. Milletimize salgınla mücadeleye verdikleri destek için bir kez aha teşekkür ediyoruz. Normalleşme tedbirlerinde özellikle iş yerlerinin açılmasıyla beraber, belirli bir oranda belirli bir seyirde adım adım yeniden salgının ve vaka sayılarının arttığına maalesef tanık olduk. Bu normal artış yeniden tedbirleri gündeme getirmiştir ve alınan tedbirler de normal şartlar altında ilk normalleşme sürecinden bugüne kadar gelinen aşamada, vaka sayılarının doğal artışı maalesef yeniden böyle bir karar almaya bizleri itmiştir. İnşallah yeniden bu tedbirlerin hafifleyeceği, Ramazan sonrasında salgınla mücadele bağlamında aşıların da ciddi bir boyuta ulaşmasıyla normalleşeceğimiz günleri beklediğimizi ifade ediyorum” şeklinde konuştu.