"Aşk hastalıktır"

"Aşk hastalıktır"
Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu, bir şeye körü körüne bağlanıp sadece onun için yaşamaya kalkılmaması gerektiğini belirterek, "Aşk zaten o yüzden hastalıktır. Aşık olduğumuz birine bağlanıyoruz körü körüne sonra aklımız başımıza geldiğinde bırakıyoruz" dedi.

Prof.Dr. Elbeyoğlu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Mersin Şubesinde Dr. Nedim İnce moderatörlüğünde düzenlenen Benlik ve Farkındalık konulu söyleşiye katıldı. ’Ben’ dendiğinde birçok benden bahsedildiğini belirten Elbeyoğlu, "Yinede ben dediğimizde arzuların, faaliyetlerimizin, fiziksel özelliklerimizin ardından kendi öznel farklılığımızda olan sadece benim bildiğim bir ben var. Hem psikoloji olsun hem de felsefe olsun ne zaman benden bahsetsek bireyin kendisinden ve bireyin fiziksel özelliklerinden ayrı düşünmüyoruz. Eğer ben kendi hikayemi yazıyorsam, ben kendi özümü yazıyorum demektir. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli şey odur. Hayvan özünü ayıramaz ama insan özünü ayırabilir. Ben dediğimde her şey anneden ayrılma ile başlıyor. Erkeklerde bu iş biraz zor oluyor. Ayrılma süreci önemlidir. Bireyin başlangıcında annesinden ayrılması önemlidir. Göbek bağının kesilmesi sonradan gerçekleşiyor, doğumdaki esas değil. Esas olan bireyin anneden, annenin izin vermemesine rağmen kesebileceği o bağ ile o bireyleşme süreci başlar. Yaklaşık iki yaşlarında bu oluyor. Bu gerçekten anne karnından başlayan bir sürecin devamıdır."

"EN AĞIR CEZA İNSANI YALNIZ BIRAKMAKTIR"

İnsanı açığa vuran şeyin beden olduğunu vurgulayan Elbeyoğlu, şunları söyledi: "İkinci temel şey de öznel yaşantımız. Her birimiz öznel yaşam içinde dünyayı algılıyoruz. Biz ayrıca sosyal varlığız. Kendi farkındalığınız her zaman için başka insanla mümkündür. Başka insanlar yoksa anlamsız. İnsanın kendisini bilmesi için başkasını bilmesi lazım. Sen varsın ki ben varlığımı bileceğim. Benim ben olmam ancak bir başkasının varlığı ile mümkündür. Bir başka biri olduğu için etikten, ahlaktan bahsedebiliyoruz. Biz aslında içinde bulunduğumuz ortamları birlikte inşa ediyoruz. Yani biz hep bir inşa içindeyiz. Aslında mesele budur. Sosyal ortam içinde benim farkındalığımı kazanmak birlikte üretmek demektir. Benim kim olduğuma dair fikirler başkalarının fikirlerini de içerecektir. En ağır ceza insanı yalnız bırakmaktır. İnsanlar ne derse sen öyle oluyorsun. Bana sürekli neşelisin diyorlardı ve şimdi ben neşeliyim. Belki neşeli değildim. Gerçekte ne olduğunuz ile sizin kendinizi nasıl görmek istediğiniz nasıl yakınsa o kadar olumlu, ilişkilerinizde güvenli, güzel geçer. Ne kadar uzaksa mutsuz, ilişkilerinizde de uyumsuzsunuz."

"MODERN İNSAN DOĞADAN KOPMUŞTUR"

İnsanın kendini tanımadan bir başkasını tanımasının mümkün olmadığını anlatan Elbeyoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bizim en az başardığımız, en fazla kaçtığımız en çok uzaklaştığımızda kendi benliğimiz. Biz kendi benliğimizi bırakıyoruz dışarıdakilerle uğraşıyoruz. Çünkü o çok kolay oluyor. Kendimizle yüzleşmek zorunda kalmıyoruz. Kendini tanımak iki şeydir aslında. Şu an ne hissediyorum ve ne düşünüyorum bunu bilmek. Kendimi çok güçlü görebilirim ama aslında ne kadar güçsüz olduğumun da farkına varmam gerekiyor. Bunu yapabildiğimde duygu, düşünce ve davranışlarını yönetebilir. Kişi düşünce ve duygularını olumlu yönlendirirse kişilerle iyi anlaşabilir. Bir duygusal farkındalık. Aslında en çok kaçındığımız şey duygularımız. ’Düşünüyorum öyleyse varım’ Hepimizin başını yiyen laf bu. Modern felsefeyi biz bununla başlatıyoruz. Burada büyük laf ediyor Descartes. Düşünen özneyi ilk defa ortaya atıyor. Ben düşünen özne olarak, düşünen ben olarak varlığımın özünü düşünmede buluyorum. Ben düşünen bir özüm. Tak ayırdı. Ben ve sen. Ne oldu ben senden ayrılmış oldum. Ben düşünen özne olarak seni araştırabilirim. Bu görüş insanı doğadan da ayırır. Zaten modern insan doğadan kopmuştur."

"AŞK HASTALIKTIR"

Düşünmenin, duygular yaşanmadan olmayacağına vurgu yapan Elbeyoğlu, şunları söyledi: "İnsanın kendini gerçekleştirmesi çok zor. İnsan potansiyelinin farkına varması gerekir. Ben benliğimi satmışsam, vermişsem başka birine direksiyonu al benim yerime sür dediysem ondan sonra hiç ağlamama, vahlamama gerek yok. Benliğiniz ancak direksiyon başında olursa hayat yolculuğunuz muhteşem ve güzel bir yolculuk olur. Hedef de zaten bu yolculuğun güzel olması. Yaşamak bir zanaattir. İnsanların birçoğu karar vermekten kaçınır. Önemli olan insanların seçimini kendi yapmasıdır. Gerçekten insan yaşamı iyinin ve kötünün ötesindedir. Eğer Tanrı varsa kötülük niye var. Bu yaradanın suçu değil. Benim iyinin ve kötülüğün ötesinde olmam bu olanağı var ediyor. Sürü insanı var oluşunu sorgulamadan yaşayan insandır. İnsanların birçoğu öyle yaşıyor. Bir takım ideolojilerin peşinden gidenler hayatı sorgulamaz. Bir şeye körü körüne bağlanıp sadece onun yaşamaya kalkma. Mesele budur. Aşkta zaten o yüzden hastalıktır. Aşık olduğumuzda birine bağlanıyoruz körü körüne sonra aklımız başımıza geldiğinde bırakıyoruz." Söyleşinin ardından Elbeyoğlu, dinleyicilerin sorularını yanıtladı.