Barış Arduç: "Sürekli seksten bahsedenlerin..."

Barış Arduç: "Sürekli seksten bahsedenlerin..."

Kiralık Aşk’ta kısa sürede yıldızınız parladı. Fan sayfalarınız açıldı, ‘yeni jön’ sıfatını aldınız. Sebebi fiziğiniz mi yoksa oyunculuğunuz mu?
Sanırım ikisinin birleşimi. Tabii Türkiye’de televizyona iş yapıyorsanız görselliğinizin bir tık daha iyi olması gerekiyor. Bunun yanında iyi de oynuyorsanız tadından yenmiyor. Fizik meselesinin bazen haksızlık olduğunu farkındayım ama bu avantajı bende kullandım. İyi oyuncu olmak içinde elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Dizide ya mayoyla havuza giriyor ya da üstsüz basket oynuyorsunuz... Eskiden seksi kadın reyting unsuruydu. Artık kaslı erkekler mi reyting getiriyor?

İlk bölümdeki üstsüz sahnelerin anlık reytingleri irdelendi. Twitter ve sosyal medya o sahnelerde yıkılmış. Sosyolojik nedenleri detaylı konuşulmalı ama iyi bir erkek fiziğinin reytinge etkisi olduğu aşikâr.

Yakışıklılık başa çok bela oldu mu?

Hayır. Bu, olaya nasıl baktığınla ilgili. Okul yıllarımda da beğenilen biri oldum ama hiçbirini elde etmek gibi kaygılarım ve büyük cümlelerim olmadı. Bu sadece insanı motive eden bir durum.



Türkiye’nin en seksi erkekleri arasında gösteriliyorsun. Siz kendinizi seksi buluyor musunuz?

Birilerinin benim hakkımda ‘seksi’ diye düşünmesi rahatsız edici değil. Ama bir adamın “Kendimi seksi buluyorum” demesi ruh sağlıyla ilgili ciddi sıkıntıları olduğunu düşündürür bana. Kimse aynaya bakıp “A ne seksiyim!” demez.



Peki o kasları boşa mı yaptınız?
Ben hayatım boyunca spor yaptım. Bunu da bana birileri ‘seksi’ desin diye değil kendimi iyi hissetmek için yaptım.

BAZI KIZLAR SETTE OTURDUĞUM BANKI ÖPMÜŞ

Yüzünüz kızardı. Seks konuşmaya utanır mısınız?

Cinsellik kimsenin inkâr edemeyeceği bir şey. Bu durumu konuşmak da ayıp değil. Ama büyüdüğüm mahallede bunları konuşmak ayıptı. Bu yüzden herhalde aleni şekilde bunları konuşamıyorum. Bir de seks hayatını anlatanların cinsel hayatlarının iyi olmadığını düşünüyorum. Genelde beceremediğini anlatırsın. Çok diline vurduysa orada sıkıntı vardır. Çünkü o kendine özgü bir şey.

Kısa sürede gelen şöhret, hayatı nasıl değiştirdi?

Evden spora, spordan eve rutin bir hayatımdı. Ama bir gün içinde her şey değişti. Sokakta büyük reaksiyonlar almaya başladım. Başlarda ilk kez tecrübe ettiğim için durumu çok fark edemesem de şimdi aşırı boyutlara taşındı. Geçen gün duydum ki bazı kızlar sette oturduğum bankı öpmüşler. Evet hayranlık güzel ama işin bu boyuta gelmesi korkutucu!

Şöhret biterse korkusu başladı mı?

Bu bana kısmet olmuşsa tadını çıkarıp devam etmeli. Yoksa “Ben başardım” egosuna girerseniz tehlike ve çöküntü başlıyor. Bu yüzden anı yaşayıp tadını çıkarma derdindeydim.

Bir süredir Gupse Özay’la birliktesiniz... Birlikte oynadığınız ‘Deliha’ filminin setinde tanıştınız... Nedir bu sette başlayan aşkların sırrı?

Bizim hikâyemiz sette başlamadı. Arkadaştık. Film bittikten kısa süre sonra aramızdaki muhabbet çok güzel gitti. İkimiz de gülmeyi seviyoruz. Çok mutluyuz. Kendimiz gibi davranıp çok eğleniyoruz.

Komik kadın mı seviyorsunuz?

Komik insanı herkes sever. Hayat o kadar da ciddiye alınacak bir hikâye değil.

Evde birbirinize ne diye hitap edersiniz?

Hiç süslü laflarımız yok. Kendi adlarımızla hitap ederiz.



Geçen gün bir arkadaşınızın doğum gününde bir kıza numaranızı verdiğiniz haberleri çıktı. Aslı var mı?

Hayır. Arkadaşımın doğum günüydü. Dışarıda vale beklerken bir kız geldi. Fotoğraf çektirmek istedi. Telefonu ben tuttum. O sırada magazinci arkadaş çekti. En fazla ne yazabilir ki diye düşündüm. Vicdan seni en fazla nereye kadar sürükler? Ne kadar kötü olabilirsin? Şimdi bu durumlara alışmaya ve tedbir almaya çalışıyorum. Çünkü canın yanıyor.

‘Kiralık Aşk’taki gibi para karşılığı birine âşık gibi rol yapabilir misiniz?

Hayır beceremem. Vicdanlıyım, öyle bir şey yaparsam mutlaka karşımdakine renk veririm. Bana öyle yaklaşanı da iki-üç günde çözerim.

Ömer karakterini hayranları gizli romantik olarak tanımlıyor. Siz?

Her gün romantik takılan biri değilim ama Ömer karakteri gibi gizli romantik bir tarafım var.



BİR DEPREMDEN DİĞERİNE

Aslen Arnavut’um. Baba tarafım Fatsa’ya oradan Düzce’ye gidiyor. Anne tarafım Artvinli. Yolları Sakarya’da kesişiyor. Ardından çalışmak için İsviçre’ye gidiyorlar. Orada abim, ben, kardeşim doğuyoruz. İlkokulda Sakarya’ya halamların yanına geldim. Bir sene sonra da ailem geldi ve Gölcük’e taşındık. 99 depremi olduğunda Sapanca’da tatildeydim ama arkadaşlarımın çoğunu kaybettim. Baba tarafımın yanına, Bolu’ya yerleştik. Bu sefer Düzce depremine yakalandım. Lise 2’de son olarak İstanbul’a geldik. Bir sürü farklı şehir ve kültürde yaşamak beni olgunlaştırdı. Hep spora meraklıydım. Üniversitede tercih yaparken kafamda hep spor akademisi vardı. Kayseri’yi kazandım ama ilk senemde adapte olamadım, bıraktım. Bu sürede aklımdaki konservatuvar fikrini değerlendirmeyi düşünürken Ayla Algan’la tanışıp bu işe girdim.