Başbakan Davutoğlu Adalet Bakanlığını Ziyaret Etti

Başbakan Davutoğlu Adalet Bakanlığını Ziyaret Etti

Başbakan Ahmet Davutoğlu, kamuoyu anketlerinde yargıya olan güvenin ciddi bir yıpranma geçirmiş olduğunu belirterek bu konunun herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir husustur olduğunu söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, göreve geldiğinden bu yana yaptığı bakanlık ziyaretleri kapsamında Adalet Bakanlığını ziyaret etti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşen ve Bakanlık yetkililerinden sunum alan Başbakan Davutoğlu, ziyaret sonrasında düzenlediği basın toplantısında hakim ve savcılara seslenerek, yargıyı salt bir vicdan alanı haline dönüştürme konusundaki çabalara destek vermelerini istedi, kim ve ne şekilde olursa olsun yargı üzerinde herhangi bir grubun veya yaklaşımın egemen olması değil, vicdanın ve toplumsal güvenin olmasını temin etmelerini istedi.
öreve gelmesinin ardından bakanlıkları tek tek ziyaret ederek bakanlıklarla ilgili konuları bakan ve üst düzey görevlilerle değerlendirerek brifing aldığını hatırlatan Davutoğlu, bu çerçevede Adalet Bakanlığını ziyaret ettiğini söyledi.
“ADALETİN İKAME EDİLMEDİĞİ DÜZENLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI MÜMKÜN DEĞİL"
Çok verimli ve detaylı bir bilgilendirme gerçekleştiğini belirten Başbakan Davutoğlu, basın toplantısında 5 konunun önemine dikkat çekti. Davutoğlu, “Adalet Mülkün Temelidir’ şiarı kadim kültürümüzden bugüne kadar bütün devlet geleneklerimize de ve kadim geleneklere de hakim olmuş bir prensiptir. Buradaki mülk sadece mülkiyet anlamında değil devletin, devlet anlamında, siyaset anlamında toplumsal düzen anlamında bir vurgudur. Adaletin hedef edinilmediği ya da adaletin ikame edilmediği düzenlerin sürdürülebilir olması mümkün değil" diye konuştu.
"Tarihimizde adalet terazisi Tursun Beg’den günümüze kadar gelen kadim kültürümüzde birikmiş bir güçlü hukuk bilinci, adalet bilinci var” ifadelerini kullanan Davutoğlu, bunun evrensel adalet bilinciyle birleştirilmesi gerektiğini, ve her bir vatandaşın hukuk ve adalet bilinci konusunda güçlü bir alt yapıya sahip olması gerekliliğini vurguladı. Davutoğlu, ”İçeride hukuk ve adalet derslerinin yaygınlaştırılması konusunu da prensip olarak konuştuk. İnsan hakları kavramının ve devletin ve bütün kamu düzeninin insan için var olduğu, vatandaşların hukukunu korumak üzere var olduğu bilincinin de yerleşmesi ve kökleşmesi lazım. O bakımdan anayasa dilinden en detay mevzuata kadar bütün adalet metinlerinin insan odaklı olması bizim temel ilkemizdir. Bu hukuk ve adalet bilincini yaygınlaştırmaya kararlıyız" dedi.
“HAKİM VE SAVCILARIMIZIN NİTELİĞİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR”
Hukuk ve adalet bilincini yaşanacak kılacakların hakim ve savcılar ile adalet makamlarının temsilcileri olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Hakim ve savcılar tarih boyu kamu adına ve hukuk adına hüküm vermeleri bakımından her toplumun en seçkin bireyleridir. Hakim ve savcıların bu anlamda hem bu topluma sirayet etmiş olan hukuk bilincini güçlü tutmak, hem de yargıya olan güveni sağlam tutmak açısından özel bir konumları var. Biraz önce detaylı olarak ki masanın etrafındaki bütün arkadaşlarımız hemen hemen hakim kökenli arkadaşlardı, hakimlerine güven duyması bir milletin aslında hayatın güvence altında olması, hukukun ve bütün varlığının güvence altında olması demektir, varoluşunun güvence altında olması demektir. Onun için hakim ve savcılarımızın niteliğinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Hem bu kadim gelenekten gelen, hem de evrensel insan haklarına dayalı evrensel hukuk bağlamında hakim ve savcılarımızın en güçlü donanıma sahip olmaları için ne gerekiyorsa yapacağız" şeklinde konuştu.
“HAKİM VE SAVCILARIMIZIN TEK TEK VİCDANLARIYLA KARAR VERMESİ ESASTIR”
Davutoğlu, yurt dışı tecrübe, uluslararası alanda yapılacak faaliyetler ve Adalet Akademisi konularında da detaylı bir sunum yapıldığını kaydederek, “Hakim ve savcılarımızın sadece taşrada ve belli merkezlerde görev yaparak görevlerini sürdürme gibi eski gelenekten gelen, eski anlayıştan gelen bir yaklaşım yerine belli aralıklarla kendini yenileyebilecekleri, hatta daha önce bir hakim grubuyla da toplantımızda da gündeme gelebilecek şekilde yurt dışı tecrübeleri ve eğitim imkanlarını da genişletecek tarzda niteliklerinin donanımlarının artırılması temel ilkemizdir. Hakim ve savcılarımızın tek tek vicdanlarıyla karar vermesi esastır. Dış etkilere bu anlamda kapalı olması için kendisine olan özgüvenin yüksek tutulması ve donanımının güçlendirilmesi temel prensibimizdir" ifadelerini kullandı.
“BU MEKÂNSAL GENİŞLEME BİZİM ADALETE DUYDUĞUMUZ SAYGININ YANSIMASIDIR”
Üçüncü konu olarak mekansal düzenlemelerin geldiğini ve kendi iktidarlarına kadar adliye saraylarının neredeyse insanların girmekten korkacağı, mekansal düzenlemeleri itibarıyla da içeriye girenleri boğan mekanlar olduğunu belirten Davutoğlu, “Sevimli olmayan mimari düzenlemeler vardı. Şimdi büyük bir mekansal genişleme yaşadık. 569 bin metrekareydi 2002’de biz iktidara geldiğimizde şimdi neredeyse, 6 milyon metrekare projeler de bittiğinde, şu anda 2 milyon 700 bin metrekare ama bittiğinde eldeki projeler de kısa bir süre içinde 2016’da en geç, 6 milyon metrekareye yayılan bir alanda hizmet verecek hakim ve savcılarımız. Bu mekânsal genişleme başlı başına bizim adalete duyduğumuz saygının, hakim ve savcılara duyduğumuz saygının bir yansımasıdır. Aynı şekilde biraz önce sepki sistemi ile, video konferans üzerinden yargılama sistemini görmekten de memnun oldum. Çünkü bu video konferans sistemi bulundukları yerlerden ifade almak, bulundukları yerden duruşmaya katılmak için önemli bir mekan ötesi imkan sağlıyor. Bunlar devrim niteliğinde reformlardır, bunlar sürdürülecek ve daha da iyi şartlarda adliye saraylarının faaliyet göstermesi için gereken her türlü katkı sağlanacak” dedi.
“AİHM’DE 16 BİN CİVARINDAKİ DOSYA 10 BİN 500’E DÜŞTÜ”
Dördüncü konunun da yapısal reformlar olduğunu hatırlatan Davutoğlu, “Yapısal reformların bir kısmı anayasa ile ilgilidir ama bunun yanında bakanlık içindeki yapılanma ve yargının diğer birimleri, üst yargı mahiyetindeki anayasal kurumlarla Adalet Bakanlığı arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere yargı sisteminin sağlam bir zemine oturması gerekiyor. Yargı reformu bu anlamda sürdürülebilir ve yenilenmesi gereken bir reform alanıdır ihtiyaçlara göre. Bu yapısal reformlara yönelik yeni bazı katkıların yapılmış olmasından memnuniyet duydum. Buna bağlantılı yargı süreçleri ile ilgili bir çok hususlarda çok önemli gelişmeler var. Mesela ben Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken AİHM ile ilgili davaların, dış ilişkilerle ilgili davaların dışındaki konuların Adalet Bakanlığına devri üzerinde durmuştuk. AİHM’de 16 bin civarındaki dosyanın 10 bin 500’e düşerek Türkiye’nin en çok dosya sahibi 2. ülke konumundan 4. ülke konumuna gerilemesi bizim için önemli aşamalardır. İnşallah bu konuda tam bir küme düşeriz de bu ligde yer almayız, dosyalarımız azalır. Bu reformların ve ayrıca denetimli serbestlik de dahil olmak üzere getirdiğimiz yeni yöntemler adalet sisteminde ciddi bir rahatlamaya, ferahlamaya yol açtı. Arabuluculuk Kanunu ile arabuluculuk sisteminin devreye girmesi ve bir çok değer mekanizmalar aslında yargı sistemi üzerindeki yükleri azaltan ve rahatlatan hususlar. Bu yargı süreci içindeki suç işlenmeden önceki aşama, yani bir anlamda koruyucu aşama, sonra suç işlendikten sonraki yargı süreçleri, tutuklu ve hükümlü sayılarındaki oransal azalma, bunlar hep önemli unsurlardır. Ceza verildikten sonra da ceza infaz mekanlarının hem insani niteliklere sahip olması, yani insanların yerde yatmaması, büyük koğuşlarda kalmaması ki, burada da büyük reformlar yapıldı” diye konuştu.
“YARGIYA OLAN GÜVENİ SARSILMIŞSA TOPLUMSAL RİSK ALANI OLUŞMUŞ DEMEKTİR”
“Aynı zamanda bu dönemin bir rehabilitasyon ve eğitim dönemi olarak geçirilip, mahkumun ceza sonrasında topluma döndüğü zaman elinde bir beceri ile dönmesi, iş yurtları bu konuda gerçekten büyük bir proje, onu görmekten çok memnun oldum” açıklamasında bulunan Davutoğlu, cezaevlerinin insanların özgürlüklerini kısıtlayan mekanlar olmaktan çıkıp, yeni bir hayat kazandıran mekanlar haline dönüşmesi gerekliliğini kaydetti. Davutoğlu, ”Bütün bunlara baktığımızda aslında çok büyük değişim, reform sürecinden geçmekte olduğumuz aşikar. İçeride de bütün Bakanlık yetkilileriyle de bunu paylaştım, önemli olan yargıya olan güvenin tescil edilmesidir. Yani büyük, çok iyi mekanlarda çalışıyor olabilirsiniz, dünya standartlarında mevzuat reformları yapmış olabilirsiniz, eğer toplumun yargıya olan güveni sarsılmışsa aslında çok büyük toplumsal risk alanı oluşmuş demektir” şeklinde konuştu.
“HSYK VE YARGI BİR GÜÇ MÜCADELESİ ALANI DEĞİLDİR”
Yargıya güvenin herhangi bir makama güven anlamına gelmediğini, yargıya güvenin yüzde 100 olması gereken bir husus olduğunu belirten Davutoğlu, “İnsanların nihayet diğer kurumlarla problemi olduğunda, diğer insanlarla problemi olduğunda başvuracağı, sığınacağı yer yargıdır. Son yıllarda yargıda gerek hakim savcı sayısında, gerek mekânsal düzenlemelerde olağanüstü bir genişleme ve büyüme varken maalesef bir çok kamuoyu anketinde yargımıza olan güvenin ciddi bir yıpranma geçirmiş olması hepimizin üzerinde düşünmesi gereken husustur ve yargı bağımsızlığı esastır, ancak hepimiz bu ülkenin vatandaşları olarak, bizlerde bu ülkenin yöneticileri olarak yargıya olan güvenin yeniden inşa edilmesi konusunu hep birlikte objektif bir şekilde ele almamız gerekir. Özellikle HSYK etrafındaki tartışmalarda bence bu çerçevede değerlendirilmeli. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim, HSYK ve yargı bir güç mücadelesi alanı değildir, bir vicdan alanıdır. Güç alanı haline getirildiği zaman ve ‘ben burayı ele geçirirsem şu ve diğer güçler üzerinde bir otorite kurarım, denetim kurarım’ dediğinizde yargı vicdanını kaybetmeye başları. Hakimlerimiz ve savcılarımız tek tek en doğru verme kararı verme yetisine sahip oldukları için bu makamlara gelmişlerdir, onların bu kararları tek başına vermeleri ve HSYK gibi bütün bu vicdanın kurumsal uygulama alanı olan konuda, toplumun bütün kesimlerini temsil eden, herkesi bünyesinde barındıran, topluma güven veren bir yapının ortaya çıkması önemlidir. O bakımdan bir kez daha buradan bütün yargı mensuplarına sesleniyorum, yargıyı artık salt bir vicdan alanı haline dönüştürme konusundaki çabalara destek verin, kim ve ne şekilde olursa olsun yargı üzerinde şu veya bu grubun, şu veya bu yaklaşımın egemen olması değil, yargıya sadece vicdanın, sadece toplumsal güvenin olmasını temin ediniz. Bu çerçevede ümit ederiz, seçimde bu çerçevede en toplumsal güveni de tahkim edecek şekilde gerçekleşir. Bizim her zaman yargı konusunda milli iradeyi temsil eden siyasi iktidar olarak ta prensibimiz açıktır, topluma güven veren ve adaleti ikame eden, adaleti teminat altına alan, adaleti gerçekten mülkün temeli kılan bir siyasi anlayışı benimsedik. Bu çerçevede adalet sistemimize ve adalet çalışanlarına büyük saygı duyduk. Bundan sonra da adalet sisteminde görev alan hakimlerin, savcıların ve bütün çalışanların, bütün Bakanlık mensuplarının en iyi şartlarda çalışması için destek vermeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.