Çelik’ten yeni anayasa açıklaması

Çelik’ten yeni anayasa açıklaması

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Merkez Karar Yönetim ve Merkez Yürütme Kurulu toplantısında alınan kararlara ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, toplantıda, seçimlerde alınan oy oranlarına ilişkin sunumların yapıldığını belirterek, "Biz, 1 Kasım’da aldığımız seçim sonuçlarını iki aşamalı değerlendiriyoruz. Değerlendirmemizi 7 Haziran’da aldığımız sonuçlarla 1 Kasım’da aldığımız sonuçları tek bir potada eritiyoruz. 1 Kasım’da aldığımız oyu esas kabul ederek özeleştiri, temel değerlere dönme sürecimizden vazgeçmeyeceğiz. 1 Kasım’da aldığımız oyla bitmiş bir süreç değildir. 7 Haziran’dan aldığımız mesajı vatandaşımızın bize düzeltme, daha da ilerletmemiz için talimat verdiği konularda titiz bir şekilde çalışıyoruz. 7 Haziran’ı kendi bağlamı dışında bırakıp 1 Kasım’dan tarihi başlatmıyoruz. 1 Kasım’da aldığımız sonuçlar 7 Haziran’da aldığımız mesajı bize unutturmuyor. 7 Haziran’da aldığımız oy sonucunu unutabilirmişiz gibi bir rehavetin içinde olmayacağız. Vatandaşlarımızın hoşnut olmadığı bütün söylemleri gözden geçiriyoruz. Kurucu eksende yeni bir kümelenme içine girdiğine vatandaşlarımız kanaat getirdiler. 1 Kasım’da aldığımız sonucu bir son değil başlangıç olarak görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Çelik, AK Parti’nin siyasi pratikleri daha çok yansıtarak ve siyaset felsefesini daha ileri noktalara taşıyarak bundan sonraki siyasi söylem ve tutumlarını inşa edeceklerini ifade etti.

MKYK’da alınan bir diğer önemli karara da değinen Çelik, "Bizim tüzüğümüzün 148. maddesi gereği, aynı zamanda grup iç yönetmeliğimizin 35. maddesi gereği Genel Başkana yetki verilmesi gerekiyor MKYK tarafından, anayasa, teamüller çerçevesinde. 1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar oluşturacak şekilde sonuç aldığımız için, mevcut hükümetin görev süresinin sona ermesi, Meclis’te gerçekleşecek yeminle birlikte yeni hükümeti kurması konusunda Genel Başkan’a MKYK’nın yetki vermesi öngörüyor. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle, görevlendirilecek olan Genel Başkanımız ve Konya milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na ve onun Başbakanlığında partimiz tarafından, hükümetin kurulması için Merkez Karar Yönetim tarafından oybirliğiyle karar verilmiştir" diye konuştu.

Önümüzde TBMM’nin yemin etme süreci olduğunu belirten Çelik, milletvekillerinin Kasım ayının 17’sinde yemin etmesinin ardından Başbakanlık için görevlendirmenin söz konusu olduğunu ve o gün geçici hükümetin görev süresinin bittiğini ifade etti.

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

Çelik, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Yeni Anayasa’ya ilişkin bir soru üzerine Çelik, "Yeni anayasa meselesini sadece devleti yönetenlerin elindeki yol haritası olarak görmemesi lazım. Yeni anayasa, hukuk devletini güçlendirecek bir şey. Hukuk devletini güçlendiren her adım, bu çerçevede yeni anayasa aslında sadece hukuk sistemi ya da devletin işleyişi ile ilgili bir mesele değil bu aynı zamanda ekonomi, dış politikadaki gücün artmasıyla ilgili bir mesele, aynı zamanda demokrasimizin kapasitesinin yükselmesi ile ilgili mesele. Yeni anayasa sadece siyasi elitleri, ya da devlet erkanını ilgilendiren mesele değil, yeni anayasa en çok esnafı, çiftçiyi ilgilendiriyor. Yeni anayasa meselesini sadece bir hukuk meselesi olarak görmemek lazım. Yeni anayasa demokrasimizi daha ileriye taşıma meselesidir" diye konuştu.

Çelik, Başbakan Davutoğlu’nun hükümeti kurma süreci gerçekleştikten sonra siyasi parti liderlerine bir ziyarette bulanacağına işaret etti.

AB İLERLEME RAPORU

AB ilerleme raporunda yer alan reformların yavaşladığı ifadelerine ilişkin sorusuna Çelik, "Türkiye’nin daha ileri bir demokrasiye kavuşması için yapılan tüm eleştirileri dikkate alır, önerileri dinleriz. Orada yalnız bir konu var, bu konunun literatür açısından açığa kavuşturulması lazım, çatışma ortamının bitmesi diye bir cümle kullanıyor, bu fevkalade yanlış bir tabir. Çatışma ortamı demek meşru devlet otoritesinin olmadığı bazı bölgelerde iki grubun, iki silahlı unsurun, iki terör örgütünün, çetenin, kabilenin, etnik grubunun birbiriyle bir iç savaş görüntüsüne girmesi demek ama bu tip yerlerde esas özellik meşru devlet otoritesinin olmamasıdır. Dolayısıyla burada biraz PKK’ya yakın çevrelerin siyasi dilinden etkilenme söz konusu. Türkiye’de bir çatışma ortamı yok. Türkiye’deki işin adı terörle mücadeledir" karşılığını verdi.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Çözüm sürecine ilişkin soruya Çelik, "Kamu düzeni ve milli birlik ve kardeşlik süreci birbirinin alternatifi değildir Türkiye’de ret, inkar politikaları AK Parti döneminde bitmiştir. Hiç kimsenin bundan sonra şu hak mücadelesinin peşindeyim, silaha sarıldım, dilim yasaklandığı için silaha sarıldım, geçmişte de geçerliliği olmayan bugün de asla söz konusu olmayan gerekçe üretmemesi gerekir. Bundan sonra tüm kesimlerden vatandaşlarımızla bu sorunun nihai çerçeveye ulaşması için gerekli görüşmeler yapılacak" karşılığını verdi.

Bir gazetecinin, "Çözüm sürecinde bundan sonraki süreçte HDP ve İmralı’nın muhatap alınmayacağına dair bilgiler var, neler söyleyeceksiniz?" şeklindeki sorusunu ise Çelik, "Herhangi bir şekilde siyasilerin görüşmesi söz konusu değil, ihtiyaç duyulursa devletin çıkarları açısından bu görüşme yapılır. HDP’nin özellikle yapmaya çalıştığı şey, sürekli olarak muhataplığı kendilerine indirgemek istiyorlar. Böyle bir şey yok. Bu çerçevedeki bütün siyasi partiler bu konuyla ilgili söyleyecek sözü olan siyasi partiler aşiret liderleri, siyasi partiler, STK’lar muhataptır. Öteden beri bunu yapmaya çalıştık, fakat çok enteresandır, Suriye’deki PYD aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Bırakın başka unsurları başka Kürt unsurları bile dışlayan sadece Kürt vatandaşlarımız adına konuşma hakkı kendilerindeymiş gibi yaklaşım sergiliyorlar. Bütün bir sosyolojiyi temsil etme iddiası her zaman zayıf iddiadır" şeklinde cevapladı.

ABD ve Türkiye’nin IŞİD’e yönelik operasyon yapacağı iddialarının sorulması üzerine Çelik, "DAİŞ terör örgütüne karşı kara operasyonu dahil bütün seçenekler masadadır. Bunu hiçkimse şöyle düşünmemelidir oradaki meseleye bütün olarak yaklaşılmalıdır. Esad rejiminin oluşturduğu bir ortam var. Belli bir siyasi paketin içinde bu operasyonlara bakmak lazım. Burada DAİŞ’e karşı kararlılık, YPG’ye karşı kararlılık, Esad rejiminin orada yaptığı katliamlara karşı kararlılık, Türkiye ile birlikte uluslararası koalisyonun meselesi olması gerekir. Atılacak adımlar birbirinden bağımsız değerlendirilmemeli" dedi.