ÇÖZÜM-DER’DEN ’BAŞKANLIK SİSTEMİ’ AÇIKLAMASI

ÇÖZÜM-DER’DEN ’BAŞKANLIK SİSTEMİ’ AÇIKLAMASI

Çözüm Süreci Sivil İnisiyatif Derneği (ÇÖZÜM-DER) Başkanı avukat Ercan Ezgin, bugün başkanlık sitemine karşı çıkanların 2007 yılında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine de karşı çıktığını belirterek, "Halka güvenmediler, halk cahildir, kimi seçeceğini bilmez ve kendini yönetemezler yanlışına düştüler. Halka güvenelim, söz artık halkındır" dedi.
ÇÖZÜM-DER tarafından başkanlık sistemine ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamayı yapan ÇÖZÜM-DER Başkanı avukat Ercan Ezgin, Türkiye’nin hükümet sistemi olan parlamenter sistemin uzun yıllar boyunca siyasal istikrarsızlıkların yaşanmasına, Cumhurbaşkanlarının seçilememesine, milletvekili transferlerine ve ekonomik krizlere neden olduğunu kaydederek, "1961-2002 yılı arasında 32 farklı hükümet kurulmuştur. Yani 41 yıllık zaman diliminde hükümetlerin ortalama görev süresi 1,5 yılın altında kalmıştır. 1989-2002 yılı arasında ise 11 hükümet değişmiştir. Küreselleşme sürecinde ülke yönetiminde hızlı, etkili ve verimli kararlar alınabilmesi ancak yasama, yürütme ve yargının birbirinden sert bir şekilde ayrıldığı başkanlık sistemine geçişle mümkündür" diye konuştu.
"ÖZAL, ERBAKAN VE TÜRKEŞ DE DİLE GETİRDİ"
Başkanlık sisteminin kamuoyunda güçlü bir şekilde ilk kez dile getirildiği dönemin merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal dönemi olduğunu ifade eden Ezgin, "Ancak vefatının ardından bu tartışmalar Türkiye’nin gündeminden düşmüştür. Bugün Türkiye’nin en önemli anayasal sorunlardan birisi hükümet sistemine ilişkindir. Ancak Türkiye 2002 yılından beri sağladığı siyasal istikrar sayesinde ulaştığı ekonomik, siyasal, toplumsal ve uluslararası ilişkiler anlamındaki pozisyonunu istikrarsızlığı ve kaosu bünyesinde taşıyan mevcut parlamenter hükümet sistemiyle her an kaybedebilir" şeklinde konuştu.
Başkanlık sisteminin 1970 yılında Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde kurulan Milli Nizam Partisi’nin programında da yer aldığına dikkat çeken Ezgin, şunları kaydetti:
"Alparslan Türkeş’in ‘Dokuz Işık’ adlı kitabında Türkiye için ideal hükümet modelinin başkanlık sistemi olduğu belirtildi. Ardından Özal ve sonrasında Demirel başkanlık sitemini tartışmaya açtı. Son olarak AK Parti 2001 yılında kuruluş bildirgesinde Türkiye’de başkanlık sistemini yeniden tartışmaya açacağını deklere etti. 1982 anayasasının hazırlayanlar, Türkiye’nin yapısına uygun bir hükümet sistemini değil, kendi vesayetlerini devam ettirecek ve her türlü kaosu beraberinde getirecek hükümet sistemi yapısı oluşturmuşlardır. Bu yapı dünyada hiçbir örneği olmayan ne olduğu belirsiz bir yapıdır. Bu yapı demokratik devlet ve hukuk devleti ilkesiyle tamamen çelişkilidir. Bu yapı istikrarsız hükümetler oluşturur, ekonomik bunalımlara açıktır, vesayet kurumlarını güçlendiren bir yapıdır."
"SÖZ ARTIK HALKINDIR"
Açıklamasında başkanlık sisteminin özelliklerini de anlatan Ezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başkanlık sisteminde hesap sorulacak kişi başkan ve onun partisidir. Ayrıca başkanlık sisteminde yasama organı çok daha etkili ve yetkilidir. Yasa yapma ve bütçeyi onaylama gibi iki önemli yetki meclistedir. Bu sayede meclis başkanı kendisine muhtaç kılmakta ve başkan meclis ile iyi geçinmek zorundadır. Başkan ve bakanlar kanun yapma yetkileri, tasarı hazırlama yetkileri yoktur. Meclis çalışmalarına katılamazlar. Başkanlık sisteminde vekiller kendilerini daha bağımsız hissederler. Sistemleri otoriter ya da totaliter olarak tanımlamamıza sebep olan şey ona hayat veren bireyler ve millettir ve ülkenin sosyal, ekonomik, siyasi şartlarıdır. Dolayısıyla otoriter rejimler parlamenter bir hükümet modeli yürürlükte iken de ortaya çıkabilir. Sonuç olarak Türkiye’de seçmen kendisini demokratik teamüllere uygun bir biçimde yönetecek kişileri seçme olgunluğuna, bilgisine ve hakkına da sahiptir. Bugün başkanlık sitemine karşı çıkanlar 2007 yılında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine de karşı çıktılar. Halka güvenmediler, ‘halk cahildir, kimi seçeceğini bilmez ve kendilerini yönetemezler’ yanlışına düştüler. Halka güvenelim, söz artık halkındır."