Çözüm Süreci Enerjiye Olan Talebi Artıracak

Çözüm Süreci Enerjiye Olan Talebi Artıracak

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Ateş, çözüm sürecinin başarıya ulaşması halinde; Türkiye hızlı bir ekonomik gelişme ve kalkınma hamlesi içine gireceğini ifade ederek, “Ülkemiz bu temel sorununu çözdükten sonra bütün gücünü ve dinamizmini ekonomik gelişmeye aktarma fırsatını bulacaktır” dedi.
Çözüm süreciyle birlikte yeni Türkiye’de ekonomi hemen canlanacak ve büyük yatırımlara ihtiyaç duyulacağını ifade eden Ateş, “Bu nedenle elektrik enerjisine müthiş bir talep olacak. Türkiye’nin bu talebi karşılayabilmesi için arz güvenliği olan yeni enerji kaynaklarına yönelmesi gerekir. Bu aşamada ufukta yalnızca nükleer gözüküyor. Türkiye’de elektrik enerjisi talebinin her geçen yıl artığı bilinen bir gerçek. Önümüzdeki yılarda da elektrik ihtiyacının artacağı, gerek Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı gerekse özel sektörün öngörülerinde yer alıyor. Bu nedenle elektrik arz güvenliğinin sağlanabilmesi için önümüzdeki 10 yıllık süreçte yılda ortalama 4 bin megavat (MW) yeni santralin devreye alınması gerekiyor. Bu yapılan öngörüler çözüm süreci öncesi yapılan öngörülerdir. Çözüm süreciyle birlikte bu öngörü yani enerjiye olan talep daha da artacak” dedi.
“DÜNYA NÜKLEER ENDÜSTRİ RAPORUNA GÖRE, DÜNYADA TOPLAM 427 NÜKLEER SANTRAL FAALİYETTEYKEN 66 YENİ SANTRAL İNŞAATI SÜRÜYOR”
Elbette bu santrallerde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması da şart olduğunu ifade eden Ateş, “Zira Türkiye’de cari açığın büyümesinde en önemli etkenlerin başında, petrol ve doğal gaz gibi birincil enerji kaynakların ithal edilmesi geliyor. Cari açığımızın yüzde 67’ sini enerji ithalatı oluşturuyor. Bu da yaklaşık olarak yıllık 60 milyar dolara karşılık geliyor. Bu da bizi enerji’de yüzde 75 oranında dışa bağımlı hale getiriyor. Nükleer enerji birçok ülke tarafından önemli bir enerji kaynağı olarak kullanılıyor. Dünya Nükleer Endüstri Raporuna göre, dünyada toplam 427 nükleer santral faaliyeteyken 66 yeni santral inşaatı sürüyor. ABD, 100 nükleer santraliyle toplam elektrik üretiminin yüzde 19’unu karşılarken çalışmaları devam eden 3 yeni santrali 2017 sonuna kadar faaliyete geçirmeyi hedefliyor. Fransa, 58 nükleer santraliyle elektrik üretimin yüzde 75’ini karşılıyor. Fransa’nın inşası devam eden Flamanville santralinin 2016’da hizmete girmesi bekleniyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), isim vermeden 29 ülkenin ilk kez nükleer enerji programı geliştirmekten olduğunu açıkladı. 2011 yılında yaşanan Fukushima’da tsunami sonrası yaşanan nükleer santral kazasına rağmen Japon hükümeti bile yeniden nükleer güç ünitelerini devreye alınmasıyla ilgili bir çalışma içinde. İktidardaki Liberal Demokrat Parti nükleer enerjiyi ’’önemli bir baz yük enerji kaynağı’’ olarak tanımlayan düzenleme üzerinde çalışıyor” dedi.
“ÇÖZÜM SÜRECİNİN BAŞARIYA ULAŞMASI HALİNDE TÜRKİYE’NİN HIZLI BİR EKONOMİK GELİŞME VE KALKINMA HAMLESİ İÇİNE GİRMESİ NÜKLEERE OLAN TALEBİ ARTIRACAK”
Türkiye’nin mutlaka nükleer santrallere ihtiyacı olduğunu düşündüğünü ifade eden Ateş, “Bu nedenle, Mersin Akkuyu’da ve Sinop’ta yapılacak iki nükleer güç santralı Türkiye’nin gelecekte enerji arz güvenliği için kritik bir öneme sahip. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması halinde Türkiye’nin hızlı bir ekonomik gelişme ve kalkınma hamlesi içine girmesi nükleere olan talebi artıracak. Dolayısıyla Mersin ve Sinop’ta yapılacak iki nükleer santrale ek olarak 2 tane daha nükleer güç santraline ihtiyaç duyulacak. Nükleer hala bir çok insan için bir kabus gibi görünebilir. Bir nükleer santral Fransa’da tehdit oluşturmazken Türkiye’de niçin oluşturuyor? Ama gerekli önlemler alındığında bu santral tipleri en temiz enerjiyi üreten santraller arasında yer alıyor. Enerji arz güvenliği ve dışa bağımlılığı azaltacak nükleer santrallere alternatif (rüzgar ve güneş kesinlikle değil) yeni bir kaynak bulana kadar nükleer hala önemli bir tercih olmayı sürdürüyor” dedi.