Cumhurbaşkanı Erdoğan: “isteseler De İstemeseler De Bu Ülkede Osmanlıca Da Öğrenilecek, Öğretilecek”

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “isteseler De İstemeseler De Bu Ülkede Osmanlıca Da Öğrenilecek, Öğretilecek”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek, öğretilecek” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği 5. Din Şurasına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilim erbabının ayakta olduğunu belirterek, “İşte, 5 gündür süren bir Milli Eğitim şurasında bakıyorsunuz bir Osmanlıca gündeme geliyor. Osmanlıcayı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar var. Aslında bu eskimez Türkçedir ya, yabancı bir şey değil. Bununla biz gerçekleri öğreneceğiz. Diyor ki; mezar taşlarının okunmasını mı öğreneceğiz? zaten sıkıntı burada, o mezar taşlarında bir tarih yatıyor. Bir medeniyet yatıyor, bir neslin kendi mezarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük cehalet olabilir mi? sıkıntı burada, bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı aslında. Ve bizim şah damarımız koparıldı. Herhalde dünyada bunun benzerini Hülagü yapmıştır. Tüm Bağdat’ın yakılıp yıkılması ne ise bizim de on binlerce, yüz binlerce eserimizin yakılıp yıkılması ve bu eserlerimizden bir nesrin uzaklaştırılması herhalde sıradan bir olay değildir. Burada bir şeyler var” diye konuştu.
“Artık Süleymaniye’ deki arşivlerde yeni kurduğumuz Kağıthane’deki Başbakanlık arşivlerinde o eserleri okumayan bir millet ne durumda olduğunu bir düşünelim. Bu neyi gösteriyor biliyor musunuz, cidden çok büyük imkanları olan, çok büyük bir zenginin iflası ne denli acıysa ilim de gerçekten çok çok güce sahip olan bir milletin, bu ilimi kaybetmesi ondan çok daha büyük bir felakettir. Biz şuanda onu yaşıyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
" Bunun öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler var. Bu çok büyük bir tehlike, isteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek öğretilecek. Alman Hans geliyor onu orada öğreniyor. O eserleri onlar inceliyor, araştırıyor. Ama maalesef bunlarda böyle bir durum söz konusu değil. Onun için özgüvenimizi sarsmaya, bizi sürekli savunmada, defansta bırakmaya yönelik baskılara rağmen Türkiye’nin ilim hayattı inşallah diridir, daha da diride olacaktır. canlıdır işte onun için bütün İslam coğrafyası dahilinde en dinamik, inanıyorum ki en birikimli yani en çok ümit vaat eden alim ve münevverler de Türkiye’dedir. Sizler batının bilim tarihini, medeniyet tarihini biliyorsunuz. Sizler aynı zamanda bu toprakları Doğuyu yani kendinizi biliyorsunuz. Bu eşsiz birikimle inanıyorum ki bütün İslam coğrafyasına, Doğuya hatta tüm insanlığa ışık tutan, kapı açan, doğru soruları soranda inanıyorum ki yine sizler olacaksınız. İnanın hem ümmetin hem de yeryüzünde tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü, yüzü sizlere çevrilmiş durumdadır. Dizleri üzerinde çökertilmek istenen bir medeniyeti, elinden tutup kaldıracak olan gene sizlersiniz. 200 yıldır hedef yapılan, savunmada bırakılan bir medeniyeti özgüvenine kavuşturacak, cesaretine kavuşturacak sizlersiniz. Ben bir Müslüman olarak şunu çok iyi biliyorum, bu dinin bir sahibi var. Sahibi, bu dini dünya varoldukça muhafaza edecektir. Size düşen ise emanetin hakkını vermektir.”
“DEFANSTAN ÇIKIN, ARTIK İLERİYE KOŞUN. HER ZAMAN ARKANIZDA OLACAK, HER ZAMAN TEŞVİK EDİCİ OLACAĞIZ"
‘Emanetin hakkını verirsek, mezhepler arası çatışmalar sona erecektir’ ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğru sorulara cesaretle sorabilirsek inanın Doğu’da, Orta Doğu’da, Afrika’da tüm yeryüzünde akan kan dinecektir. Bize biçilen rolleri, giydirilen kıyafetleri atıp, şöyle kendimiz olabilirsek, adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak benim bir vazifem de sizleri yüreklendirmektir. Hiç tereddüt etmeden gerekli soruları sorun, hiç tereddüt etmeden korkmadan, çekinmeden ilmin dairesi içerisinde yapılması gereken ne ise onu yapın. Defanstan çıkın, artık ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacak, her zaman teşvik edici olacağız. Unutmayın bu millet her zaman sizin yanınızdadır sizinle beraberdir. Milletimizin, ümmetin ve yeryüzünün umudu olan siz âlim ve münevverlerimizi her zaman ışığımız, rehberimiz, geleceğimiz olarak göreceğiz. Böylece 5. Din Şuarası ülke ve bölge olarak, içinden geçtiğimiz bu zor süreçte son derece zor süreçte ben değerli görüyorum, korkuların, baskıların, tehditlerin geride kaldığı bir Türkiye’de böyle bir şuaranın mutlaka hayırlara vesile olacağına, mutlaka umut olacağına inanıyorum. Rabbim hepinize, hepimize zihin açıklığı versin. Rabbim kalplerinizi, kalplerimizi her daim açık eylesin” şeklinde konuştu.