Dilara Gönder'den Berk Oktay röportajı

Dilara Gönder'den Berk Oktay röportajı
Şu sıralar kafanı en çok ne meşgul ediyor?

- Yeni başlayacağım proje. Okuma provaları başladı. Karaktere konsantre olmaya çalışıyorum. Genelde yurtdışında oyuncular yaklaşık iki sene öncesinden kontrat imzalar ve çekimler başlayana kadar kendilerini role hazırlamaya çalışırlar. Bizdeyse haziranda başlayacak bir iş için diğer sezonun bitmesi beklenir ve yalnızca bir-iki ay öncesinden imza atılır. Açıkçası bütün oyuncuların çektiği bir sıkıntı bu. Bu yüzden, hem kafa hem de fizik olarak ben de şimdilerde yeni projeme yoğunlaşmış vaziyetteyim.

Yeni sezonda nasıl bir karaktere hayat vereceksin?

- Çok büyük bir aşiretin çocuğu. Ailenin büyük oğlu olduğu için herkes aşiretin tüm işlerini onun yapmasını istiyor. Fakat aşiretin silahtan uyuşturucu kaçakçılığına kadar çok pis işleri var. Oynayacağım karakter, bu yüzden basıp yurtdışına gitmiş, bunların içinde yer almak istememiş. Yurtdışında okumuş, işlerini yoluna koymuş ve bir şekilde orada iyi bir konuma sahip olmuş. Fakat amca çok pis işler yapıyor, baba rahatsızlanıyor, kardeş dağa çıkıyor. Yani Mardin’e yeniden dönmesi gerekiyor, çünkü bir yandan ailesini de seven bir adam. Onları doğruya yöneltmek için elinden geleni yapacak.

Karakteri nasıl oluşturuyorsun?

- Ben aslen doğuluyum, Elazığlıyım. Yani çok uzak değilim olayların yaşandığı yere. Doğu toprağını, insanını biraz değil, bayağı iyi tanıyorum. Onun için çok fazla zorlanmayacağım.

8 SENE HİÇ TATİL YAPMADIM

Son projenle bunun arasında ne kadar süre var?

- 6 ay.

Nasıl geçirdin bu süreyi? Kendini geliştirmek için neler yaptın? Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz ve vakit en büyük probleminiz sanırım... - Çok iyi bir noktaya değindin. Çünkü ben sekiz senedir hiç tatil yapmadan, sürekli projelerin içinde yer aldım. Sonra da özellikle beynimi dinlendirmeye çalıştım, çok fazla dışarı çıkmadım, eve kapattım kendimi. Sen de biliyorsun dizi setinin nasıl olduğunu, en çok hasret kaldığın yer evin oluyor. Biraz yalnızlığa da ihtiyaç duyuyor insan bu yoğunlukta. Deli gibi film seyrettim. Onu da yapamıyoruz çünkü çalışırken. Bence bir oyuncunun en büyük özelliği, gözlem yapmasıdır. Tabii ki günlük hayattaki gözlemler de önemli ancak bol bol film de izlemek lazım.

DİZİLER HEP AŞK MEŞK ÜZERİNE

Bunun dışında gelişim için öğrenmeye çalıştığın teknikler var mı? Kitap okur musun? - Sanırım sen daha çok görsel hafızandan yararlanıyorsun. Benim matematik hafızam iyidir, isimleri çok fazla aklımda tutamam. Zaten mühendislik okudum. Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünü bitirdim. Araştırmacı bir insanım. Okuma konusuna gelince, daha çok biyografi tercih ediyorum. Başarı hikâyeleri beni çok etkiliyor. Tanıdığım bir adam var mesela, Yakup Amca. Norveç’te beş kuruşu yokken, gazete dağıtırken, şimdi Oslo’nun en büyük toptancılarından biri haline geldi. Böyle insanların hayat hikâyelerini bilmek ya da okumak bana keyif veriyor. Etkilendiğin biyografi hikâyelerinden canlandırmak istediğin biri var mı? - Bir tane var. Çok iyi bir dövüşçünün hayat hikâyesi. Gerçi Türkiye’de aksiyondan genelde kaçılıyor ve ben bunu bir türlü anlamıyorum. Hep aşk, meşk ya da dram ve komedi üzerine gidiliyor.

PLASTİK CERRAH OLMAK İSTERDİM

Az önce başarı hikâyelerini konuşurken Yakup Amca’dan bahsettin. Ben de “Zor İşler”de birçok meslek deneyimledim.

32 yaşındasın, tekrar başlayacak olsan hangi dalda başarıya koşmak isterdin? Bir de hangi zor mesleği merak ediyorsun? - Plastik cerrah olmak isterdim, çünkü işin içinde sanat da var. Otopsi uzmanları da ilgimi çekiyor. Bir de savaş pilotu olmak isterdim. Hatta istedim de. Sınavlarına girdim, ancak gözlerimdeki ufak bozukluk nedeniyle olmadı. ‘Zor İşler’den de son zamanlarda gündemde olan madencilik mesleğini merak ediyorum. Çok zor, sen de içine girdiğinde görmüşsündür. Ne yazık ki kazancı da oldukça düşük. Olması gerekenin tam tersi. Özellikle Türkiye’de bu şartlar altında çok zor iş var. Son olarak, politikayı da zor bir iş olarak görüyorum.

İçinde yer almak ister miydin? Siyasete ilgin var mı?

- İlgim çok. Lise zamanından beri çok fazla izledim, okudum. Sonunda da soğudum. Bildikçe soğuduğun bir alan, o yüzden içinde yer almayı da çok zor buluyorum.