Dünya Kupası favorisini açıkladı

Dünya Kupası favorisini açıkladı

İşte Paris Match’ın soruları ve Başbakan Erdoğan’ın yanıtları:

Fransa ve Türkiye, Sarkozy döneminde geçen boş yılların ardından yeniden dost iki ülke mi?
François Hollande ile yeni bir dönem açıldı. G-20 dolayısıyla St. Petersburg’da görüştük. Ardından Türkiye’ye gerçekleştirdiği sıcak ziyaret dostaneydi. (Eski Fransa Cumhurbaşkanı) Sarkozy G-20 dönem başkanı olarak 24 saat bile kalmazken, Hollande Ankara ve İstanbul’da kaldı. Bu çok olumlu bir etki yaptı ve ilişkilerimizin tonu değişti. Kriz yıllarından sonra beyaz bir sayfa açıldı. Bölgesel ve uluslararası çok sayıda tartışacak konumuz var.

IŞİD Musul’u düşürürken, Irak bölünürken, Türkiye bölgedeki tek istikarlı ülke. Türkiye AB’den yeterli destek görüyor mu?
Kesinlikle hayır. Maalesef Avrupa kendi içine kapanmış görünüyor. Avrupa’nın savunduğu uluslararası değerler bir bir çiğnenirken Avrupa sesiz kaldı. Tıpkı yıllarca Filistin için sessiz kaldığı gibi. Bugün Irak meselesine karşı da beklenen yükseklikte bir tepki göstermiyor. Avrupa’nın sessizliği, Ortadoğu halkının bilincinde tamir edilmesi güç yaralar açacaktır. Sadece politik destek eksiği değil, ne Türkiye ne de Suriye sığınmacılar konusunda vaat edilen yardımları alamadılar. İnanın bana Ortadoğu’da askeri suçlar, insanlık dramları ve adaletsizlik karşısında harekete geçmeyen bir Avrupa yarın kendi öz değerlerini savunmakta güçlük çekecektir.

Yıllar süren gecikmeden sonra Türkiye hâlâ AB üyeliğini istiyor mu? Siz, şahsen kendinizi Avrupalı hissediyor musunuz?
Ne Türkiye’nin tarihini Avrupasız, ne de Avrupa’nın tarihini Türkiyesiz yazamazsınız. Türkiye’nin AB üyelik hedefi stratejik bir seçimdir. Avrupa da aynı stratejik perspektif ile yanıt vermelidir...Eğer Avrupa hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları gibi değerlere bağlıysa, Türkiye de bu değerleri paylaşmakta ve uygulamak istemektedir. Söylemek istediğim, Türkiye’nin üyeliği önüne konan sahte engeller ve bloke edilen fasıllar bizim milletimizin hevesini kırmıştır... Kriterlere baktığınızda, Türkiye üye ülkelerin yarısından daha iyi durumdadır.

AB’nin motivasyon eksikliğinin nedeni Türkiye’nin hakim dini olabilir mi? Petrolünüz olsaydı AB’ye girmiş miydiniz?
AB bir değerler topluluğu. Bütün Avrupa değerlerini bir dini aksa indirgemek çok adaletsiz bir yaklaşım olurdu. Üstelik de zaman dışı. Tarih Katolik-Protestan, Katolik-Ortodoks savaşları gördü. Bugün hâlâ kiliselerinde bu farklılık devam ediyor, ama bu farklılıklar politik bir engel oluşturmuyor. Türkiye’nin dini yapısını adaylık karşıtı bir bahane olarak kullanmak ne gerçekçi ne de akılcı. Korkular üzerine bir proje kuramayız. Biz kültür şoku olacağından şüphe olacağından endişe etmiyoruz, kültürlerin birliğini umut diyoruz. Petrole gelince, her ne kadar ülkemiz sizin enerji yollarınızın önemli bir bölümüne ev sahipliği yapsa da, yeni bir emre kadar, Avrupa değerleri içinde yer almıyor.

İran asırlar boyu dost, bazen düşman, bazen da rakip oldu. İran’ın nükleer silah denemelerine sessiz kalabilir misiniz? Siz, bu teknolojiyi geliştirmeyi planlıyor musunuz?
Biz Ortadoğu’da nükleer silah istemiyoruz. Türkiye bu alanda yapılan tüm uluslararası çalışmalara katkı sunmaktadır. Ama biz sonuç olarak barışçıl yollarla nükleer enerjinin kullanılmasına karşı değiliz.

Arap Baharı başlangıcında Türkiye model olaral gösteriliyordu. Türkiye hâlâ bölge için bir model mi?
Her ülke kendi tarihine sahip. Biz hiçbir zaman bir model inşa etmeyi düşünmedik. Ama bizim başarımızın örnek olarak gösterilmesinden de mutluluk duyarız. Tablo çok net. Türkiye, İslam ve demokrasinin bir arada yaşayabileceğini gösteren demokratik ve laik bir hukuk devletidir.

AKP din ve politika arasındaki ilişkiyi nasıl algılıyor?
Dini ve kültürel haklar uzun süre baskı altına alınmıştı. En temel dini uygulamalar engellenmişti. Devlet kendi halkına kültürel ve dini baskı uyguluyordu. Sadece etnik azınlıklar üzerinde değil dini değerler üzerinde de bir red, inkar ve asimilasyon politikası uygulanıyordu. Bizim partimiz bu tip baskılarla mücadele eden bir hareket olarak ortaya çıktı. Özgürlükleri savunduğumuzda bunu ülkenin bütün yurttaşları için yaptık. Herkesin kültürel değerlerini, ifade özgürlüğünü ve kimliğini ifade edebilmesi için bu harekete devam edeceğiz. Son zamanlarda Rum ve Ermeni köknli yurttaşlarımız için izlediğimiz politika bunun en iyi örneğidir.

'Halk bize güvendiği sürece kalacağız'

Taksim isyanı Avrupa kamuoyunu derinden etkiledi. 12 yıllık iktidardan sonra tıpkı De Gaulle ve Margaret Teatcher'da da olduğu gibi iktidarın yorulur. Kendisini yorgun hissediyor musunuz?
Her ülkenin ve her liderin koşulları farklı. Genel olarak, iktidarda kalmak sıklıkla oy kaybına yol açar. Türkiye’de, 2002’den bu yana, tam tersi bir durum söz konusu. 12 yılda 8 seçim kazandık. 2002’de ilk seçimlerde yüzde 34 oy aldık. 2007’de yüzde 47, 2011’de yüzde 50’ye ulaştık. Sonuçlar devamlı yükselişte.30 Mart’taki yerel seçimlerde halk yine AKP’yi seçti. Halk bize güvendiği sürece, onun hizmetinde olacağız.

İktidar size ne öğretti. Bir devlet adamı en çok neyden çekinmeli?
Kibirden. Her zaman dinlemeli. Halk, kendisi için çalışan yöneticileri sever. İstanbul Belediye Başkanı olduğum dönemden bu yana samimiyetle kendimi halka hizmete adadım. Hepimiz ölümlüyüz. Geriye sadece yaptıklarımız kalacak.

Yarı profesyonel olarak 1970’li yıllarda futbol oynadınız. Dünya Kupası karşılaşmalarınız izliyor musunuz? Favoriniz var mı?
Bazı maçları izlemeye çaba gösteriyorum. Bu Dünya Kupası sürprizleri de barındırıyor ve iyi başladı. Fransız milli takımında Ribery ve Samir Nasri’nin eksik olmasına üzüldüm. Maalesef Türkiye son dakikada elendi. Ama biz Hollanda ile aynı gruptaydık. Onların çok başarılı olacağını görüyorum.