“Eylemler Öcalan'ın altındaki halıyı çekme girişimi“

“Eylemler Öcalan'ın altındaki halıyı çekme girişimi“
Başbakan Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Lice'de Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki bayrağın indirilmesine kadar varan olayların analizini yaptı. 

Sürecin Öcalan'la götürüldüğünün altını bir kez daha çizen Akdoğan, çözüm sürecinde Öcalan dışındaki bütün aktörleri süreci sabote etmekle suçladı.
 
İşte Yalçın Akdoğan'ın Lice analizi..
 
Anarşist seviciler
Lice eskiden bu yana PKK’nın kamu otoritesini boşa çıkarmak ve kendi varlığını ikame etmek için pilot bölge olarak seçtiği bir ilçe. Çözüm sürecinde Lice hiç sükun bulmadı, hiç eylemsiz kalmadı. Örgüt Lice’de sergilediği tutumla hep devlete ve sürece meydan okudu. En son yaşanan yol kesme hadisesi, silahlı unsurlarla desteklenmiş eylemcilerin sürece kafa tutma girişimiydi. Nitekim kanlı olay sonrasında savaş naraları ve barışa karşı sloganlar atılması şaşırtıcı değil. 
 
Öcalan Nevruz mesajında yeni bir kulvar açılması gerektiğini vurguladığında ilk merak edilen Devrimci Halk Savaşı (DHS) stratejisiyle daha önceki süreçleri havaya uçuran şahinlerin ne yapacağıydı. Bu kanat, devletle varılacak bir çözümün örgütsel hedefleri karşılamayacağına ve tek yolun DHS olduğuna inanıyordu. Öcalan’a cepheden karşı çıkamayan Kandil, sürece destek veriyor görünmesine rağmen belli bölgelerde takip ettiği stratejiyle Öcalan’ın üzerinde durduğu halıyı çekmek için sinsince çalışmayı sürdürdü. Taktik, koz, elini güçlendirme gibi daha önce ileri sürdükleri savunma mekanizmalarının arkasına sığındılar, bu tür eylemlerin Öcalan’ı daha çok muhatap haline getireceği, devleti köşeye sıkıştıracağı kandırmacasına sarıldılar. ‘Devlet Öcalan’ı kandırıyor’, ‘Öcalan devletin esiri’, ‘Öcalan’ın bu eylemlere ihtiyacı var’ gibi söylemlerle de başka bir duyarlılık oluşturmaya çalıştılar. Öcalan’ın devleti kullandığını ima ederken aslında kendileri Öcalan’ı kullanma yoluna gittiler. Öcalan diye diye Öcalan’ın altını oydular.
 
***
 
Kandil’deki savaş baronlarına paralel olarak BDP’deki şahin siyasetçiler tahrik edici açıklamalara hız verdiler. Sürecin mimarı Erdoğan’ı yerden yere vuran açıklamalarla gerilim tırmandırdılar.
 
HDP projesi zamanla sürecin aleyhine bir siyasi tavır üretti. Marjinal solla yapılan aşı demokratik bir açılımı değil, daha fazla şahinleşmeyi beraberinde getirdi. Toplumsal karşılığı olmayan ve ideolojik olarak miadını dolduran aktörlerin HDP’de oynamaya başladığı rol, Öcalan’ı ve süreci anlamsızlaştıran bir karaktere büründü. Erdoğan düşmanlığından gözü dönen eski sosyalistlerin verdikleri mesajlar ‘dağdan inmeyin, devlete kanmayın, sürece aldanmayın’ şeklinde oldu.  
 
Çözüm sürecinde elbette ki siyasi rekabet ve mücadele askıya alınmaz. Ama siyasi rekabetin ve mücadelenin devam eden süreç sebebiyle belli duyarlılıkları gözeterek yapılması gerekir. Süreçte zorlayıcı hamle siyasi değil örgütsel eylemsellikle gerçekleşince tahrip edici bir tablo ortaya çıkmaya başladı.
 
Örgütün şiddet eylemleriyle sürece ayar vermeye çalışması, hükümete dayatma yapması kabul edilebilir bir yol olamaz. BDP/HDP’nin siyasi baskı kurmasının yolu hukuki zeminde barışçıl etkinlikler olmalıdır. Lice’de olan barışçıl, sivil ve demokratik bir eylem değildir. Bir eylemin içinde sivil halkın bulunması o eylemi sivil yapmaz. Halkın günlük yaşantısını sıkıntıya sokan, temel hürriyetlerini engelleyen, silahlı unsurların perdelemesi ve yönlendirmesiyle hareket eden kişilerin yol kesme eylemi sivil görülemez. Günlerdir devam eden eylemlerin süreci sabote edecek bir kırılganlık ürettiğini ve sivil halkın kalkan yapılmasının sivil kayıp arzusunu yansıttığını belirtiyoruz. Tepelere konuşlanan silahlı örgüt mensuplarının askere taciz ateşi açmasına ses çıkarmayanlar askerin kendisini savunmasını eleştiriyorlar.
 
Örgütün bölgede yaptığı eylemler tam anlamıyla ‘anarşi’dir. Kamu otoritesini ve hükümetin yapacağı tüm hizmetleri (hastane, havaalanı, okul, yol, baraj) engellemeye çalışmak, asayiş olaylarıyla şehir merkezlerinde şiddet uygulamak anarşiden başka bir şey değildir. Terör örgütü, otorite boşluğu oluşturarak kendi düzenini tesis etmeye çalışıyor. Buna karşı güvenlik güçlerinin müdahalesini eleştirenler terör ve anarşiye kol kanat germiş oluyorlar. Örgüte tek kelime laf söyleyemeyip sürekli devleti eleştirmek aydınlık değildir.
 
Askeri tesise saldırıp bayrağı indirmek nasıl bir demokratik eylemdir? Sürecin arkasındaki toplumsal desteği havaya uçurmak anlamına gelen bu provokasyonu yapanların barıştan yana olması mümkün müdür? Lice olayları ve bayrak ihaneti, Öcalan’ın ‘provokasyona gelmeyin’ çağrısını çöpe atmaktan başka anlam taşımaz.