- Haluk Dinçer Tüsiad Başkanı Olarak Son Konuşmasını Yaptı

- Haluk Dinçer Tüsiad Başkanı Olarak Son Konuşmasını Yaptı

TÜSİAD’ın yeni başkanının seçildiği 45. Genel Kurul’da TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer son konuşmasını yaptı.
TÜSİAD’ın yeni başkanının seçildiği 45. Genel Kurul’da TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer son konuşmasını yaptı. Dinçer şunları söyledi: “Dünya’da şok etkisi yaratan Paris’deki terör eylemleri üzerinde kapsamlı bir tartışma başladı. Peki daha önemlisi bundan sonra ne yapılması gerektiği, neyin yapılabileceği hakkında da görüşler tartışılıyor. Paris katliamını, laiklik ve ifade özgürlüğü fikirlerine saldırı boyutu taşıdığı görülüyor. Bu boyutuyla eylem avrupanın henüz başaramamış olduğu ama bir ideal olarak hedeflediği kültürel çeşitlikte birlik hedefine karşı bir saldırı niteliğindedir.
Bir yanda Avrupa’da Müslüman topluluğun entegrasyona yönelik politikaların zaafları, öte yanda bu ortamın yarattığı sosyal ayrışmanın ağır faturasını ödeyen gençlerin aşırı akımların tuzağına düşmesini kolaylaştıran unsurlar mevcut. Bu unsurlar farklı kültürlerin barış ve saygı içinde bir arada yaşama temennilerinin gerçekleşmesini giderek daha zor hale sokmakta.
Elbette terörizmin her türüyle kararlı şekilde mücadele edilmelidir. Ne varki, sadece güvenlik tedbirleri alarak bu sorunun üstesinden gelmek mümkün olamayacaktır. Mücadelenin başarılı olabilmesi için terörizme yol açan nedenlerin de iyi teşhis edilmeleri ve giderilmeleri gerekiyor. Hiç şüphesiz ifade özgürlüğü vazgeçilmez bir değerdir ve hangi hallerde sınırlanabileceği Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde tanımlanmıştır. Bir hukuk devletinde, hangi söylem ve eylemlerin yasalarla tanımlanan sınırların ötesine geçip, bir suç unsuru teşkil ettiği hukuk çerçevesinde değerlendirilir. Aksi halde, keyfi sınırlamalar basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır.
İfade özgürlüğü ve tahammül çağrısını, Türkiye olarak paylaştığımız Paris yürüyüşü ruhu ülkemiz içersindeki tartışmalarla da yaşatmaktayız. Seçim atmosferinin yaklaştığı bu günlerde toplumsal barışı destekleyen mesajların yine ortaya çıkmasını bekliyoruz.
Türkiye olağanüstü durumlara süratle uyum gösterebilen bir ülke. Kendi yarattığımız ve sonuçları itibariyle bugünkü ekonomik dayanıklığımızı arttırmış olan 2001 krizi sonrası hem demokratikleşme hem de iktisat politikalarında sürekli bir reform süreci geçirdik. Bu reform rüzgarı küresel krizin başlamasıyla birlikte hızını kesti. Önemli sayıda yapısal reform tamamlanmış olmasına rağmen hem demokratikleşmede hem de iktisadi hayatta raha iyi reform girişimleri maalesef yarıda kaldı.
Bugün itibariyle Türkiye yine orta gelir tuzağının hemen kıyısında bekler durumda. Orta gelire ulaşmak da kolay olmadı elbette ancak küresel şartların bu parkuru aşmamızda bize sağladığı olumlu bir atmosfer vardı ve bizler bunu iyi kullandık. Ancak krize yakalanmış olduğumuz evre, mikro reformlar ve demokratikleşme reformları açısından talihsiz oldu. Son 7 yılda krizle mücadele başlığı altında önemli politikalar benimsendi ve hayata geçirildi. Ancak bugün artarda açıklanan dönüşüm paketlerinden ve yargı reformu paketi sayısından da net anlaşılacağı üzere daha yapılacak çok iş var
62. hükümet kapsamlı bir çalışmayla hem kalkınma, hem rekabet, hem makro istikrara reform alanlarını içeren bir yol haritasıyla yola çıktı. Bundan memnuniyet duyduk. Her bir dönüşüm alanının seçimi bu alanlar içerisine yerleştirilmiş eylem planları özel sektör olarak bizce yerindedir. Ne var ki 1000-2000 arasında düzenleme gerektiren bu dönüşüm programlarının hayata geçmesi ne zaman ve nasıl olacaktır? Bu belgelerde Bazı tarihler hedef olarak verilmiş. Ancak yeni bir çalışmayla önceliklerin iyice belirlenmesine ihtiyaç var. Kapsamlı bir reform için seçimden sonraki 4 yıllık fırsat penceresinden yararlanabiliriz. Bu nedenden dolayı önümüzdeki haftalarda siyasi partilerimizle, TÜSİAD’ı bir araya getirmeyi planlıyoruz. İş dünyası açısından reform önceliklerini sunmak ve karşılıklı değerlendirmek arzusundayız.
Büyümenin kalitesi ve verimlilik önceliklerimiz olmalı. Sanayinin toplam ekonomi içindeki payından hiç memnun değiliz. istihdam yaratmayan veya kalitesiz istihdam yaratan büyümenin nedeni budur. Bu oran yüzde 15’lerde yeniden yüzde 20’lere nasıl yükseltilebilir?" dedi.