İçişleri Bakanı Ala’dan "çözüm Süreci" Açıklaması

İçişleri Bakanı Ala’dan "çözüm Süreci" Açıklaması

İçişleri Bakanı Efkan Ala, çözüm sürecine ilişkin, "Kavramlara sadece kendi düşündüğümüz negatif anlamlar yükleyerek oradan bir çözüm sürecini baltalama çabasını reddediyorum. Bununla bu millete yazık ederiz, biz böyle düşünmüyoruz" dedi.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Polis Akademisi Anıttepe Kampüsü’nde gerçekleştirilen "Narkotim Projesi” göreve başlama töreninin ardından gazetecilere çözüm sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin çok büyük bir problemini, millete ağır maliyetler ödetmiş bir problemini hükümet iradesiyle çözmeye çalıştıklarını belirten Bakan Ala, "Böyle önemli bir proje yürütülürken elbette bazı yanlış anlaşılmalar, değerlendirmeler olacaktır. Bu yanlış anlaşılmalara sebebiyet veren husus medya üzerinden zaten konuşmaktır. O bakımdan aslında işin esasında dair herhangi bir sorun yoktur" dedi.
"Kamu düzeni" kavramının milletin can ve mal güvenliğini korunması, temel hak ve özgürlüklerinin kanunların çizdiği çerçevede kullanılması, devletin görevini yapması, milletin de devletle işbirliği içerisinde sorunlarına vaziyet etmesinin adı olduğuna dikkat çeken Ala, "Burada mevzi değerlendirmelere kulak asmamak lazım. Bir cümle söyleniyor, bunun muhatabı olan o andaki basın mensubu arkadaşımız anlamış oluyor, dikkat ederseniz sonradan da bunlar düzeltiliyor. Bu yanlış anlamalarla, yol kazalarıyla bir yere varamayız. Bunlara takılıp kalmamak gerekiyor. Büyük resme, büyük projeye bakmak lazım. Orada adres de millettir" diye konuştu.
"BUNDA YANLIŞLIK NEREDE?"
Terör sorunundan en fazla sıkıntı çeken Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki insanlar ile diğer bölgelerde yaşayan vatandaşların araştırmalara göre çok yüksek bir oranda çözüm sürecini desteklediğini belirten Ala, şunları kaydetti:
"Neden, Türkiye’nin geleceği için atılan en önemli adımdır da ondan. Yani gençlerimizin annelerinin nasıl ki çocuklarının Türkiye’nin geleceğine katkıda bulunmasını arzu ediyorsa, dağlarda olması yerine aşağıda siyaset yapmasını, katkıda bulunmasını, mühendis, öğretmen olmasını arzu ediyorsa bizler de siyasetçiler olarak gençlerimizin bütün dünyayla entegre bir biçimde hem kendi gelecekleri hem de Türkiye’nin geleceği için çalışmalarına ortam sağlamayı arzu ediyoruz. Biz burada eski Türkiye’nin paradigmalarıyla konuşmuyoruz. Yani biz Türkiye’de birlikte olalım, en güzel şekilde ileriye yürüyelim derken birbirimizin hakkına tecavüz edelim, Kürtçe konuşmayı yasaklayalım, insanları temel hak ve özgürlüklerinden mahrum edelim, demokrasi ve özgürlüklerimiz geliştirmeyelim’ diye negatif bir dil kullanmıyoruz. Biz ileri demokrasi, çözüm süreci, gelişme, kalkınma ve kamu düzeni diyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin de en geniş ve güzel şekilde kullanılmasını istiyoruz. Bunun garantisini de devlet alır diyoruz. Bunda yanlışlık nerede?"
"KULLANILAN DİLİN MÜTENASİP OLMASI GEREKİYOR"
Çözüm süreci konusunda yapılan açıklamaların yanlış aktarıldığını belirten Bakan Ala, "Gazetede çıkan haber ’içinde makul şüphe bulunan güvenlik paketi’ diyor. Güvenlik paketinin içinde makul şüphe yok. Düşünebiliyor musunuz tuzağı, burada dikkatli olmak lazım. Belki yazan da o niyetle yazmamış olabilir, suçlama yapmak niyetiyle söylemiyorum. Kullanılan dilin, meselenin hassasiyetiyle mütenasip bir şekilde dikkatli olması gerekir. Biz burada ’o onu dedi, bu bunu dediyle’ yola devam edemeyiz. Bizim ortaya koyduğumuz ve üzerinde çalışmaya devam ettiğimiz, çözüm süreci adı altında bir program ve proje var. Bunda bir sorun yok, bu devam ediyor. Ve biz kamu düzeninden ne anlıyorsak vatandaş da onu anlıyor; can ve mal güvenliğini anlıyor ama bunu sağlarken de insanların günlük hayatlarını daraltacak mekanizmalar, uygulamalara da geri dönmemeyi arzu ediyoruz" ifadelerini kullandı.
"YANLIŞ ANLAŞILMALAR ÜZERİNDEN BİR DİSKUR GELİŞTİREMEYİZ"
"Yanlış anlaşılmalar üzerinden biz bir diskur geliştiremeyiz, böyle önemli bir sorunu ’efendim kim nasıl yanlış anladı, oradan ne çıkarırız’ anlayışıyla yola devam edemeyiz" diyen Bakan Ala, şöyle devam etti:
"Dün o ekipten bir arkadaşımız çıktı ve çok güzel Türkiye de onun ne demek istediğini anladı. Millettin anladığı gibi bir husus olmadığını yani özerkliğin olmadığını televizyondan anlattı. Ben onu tefsir, izah etmeyeyim. Rica ediyorum, Türkiye’de çözüm sürecini baltalamak isteyenlerin tanımladığı bir şey var mı orada. Yani onu kullananın kendisine sorulduğunda izah ettiği biçime, o çerçevede bakmak lazım, yani nasıl izah ediyor. Dün akşam onu izah etti. Dolayısıyla kavramlara sadece kendi düşündüğümüz negatif anlamlar yükleyerek oradan bir çözüm sürecini baltalama çabasını reddediyorum. Bununla bu millete yazık ederiz, biz böyle düşünmüyoruz. İnsanlar düşüncelerini söylerler, tartışılır, önemli olan bizim gücünü halktan alan yöneticiler, hükümet olarak neyi nasıl kabul ettiğimiz, neyi nasıl yürürlüğe koyacağımızdır. Bunun muhatabı da halktır. Halkın genelinin arzusuyla bizim projelerimiz arasında bir uyumsuzluk yoktur. Nitekim bu meseleye çaba sarf eden HDP heyetinin de ortaya koyduğu dil arasında yani çaba arasında bir olumlu havanın geliştiği görülüyor. Ama zaman zaman insanların bir cümleyi bir yerde kullandığında onu çekip, buradan sorunu da büyüterek nasıl bu süreci bertaraf ederiz’ çabalarını anlıyorum ama buna takılıp kalmayı anlamıyorum. Çünkü bu sürece başından beri karşı olanlar vardı, olabilir. Onların bir alternatif projesi de yok, o da olabilir, bunu da milletimiz değerlendiriyor ve onlara itibar etmiyor. İtibar ettiği şey, ’meseleyi çözün ve Türkiye vizyonunu ve hedeflerini ortaya koyun ve gerçekleştirin’ diyor. Biz de onu yapıyoruz."