"Komisyoncu ve pazarcı günah keçisi yapıldı" 

 "Komisyoncu ve pazarcı günah keçisi yapıldı" 

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, fahiş fiyat artışlarının önlenmesi için 81 ilde ticaret il müdürlükleri kanalıyla çalışmalar yaptıklarını açıklarken, Bursa Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Aydın Akyol ise, "Ben bu işin mutfağından gelmekteyim. Pazarcılıktan geldim. Şu anda mesleğimin en üst zirvesindeyim. Üretici diye biri yok şu anda zaten. Üretici komisyoncudur. Benim kendime ait 300 dönümlük ekim alanım var. Köylü desteği devletten almış olsa, o zaman komisyoncuyu kaldırabilirsiniz. Ama şu anda zaten parayı ödeyen komisyoncudur köylüye. Tarladaki malı komisyoncu ürettiriyor. Ürettikten sonra bunlar bizim halimize geliyor. Komisyoncular tarafından, her gün değişkenlik gösteren dolar, euro kuru gibi belirlenen fiyatlar üzerinden değer buluyor. Köylü alacağı parayı bu şekilde alırken, komisyoncu da yüzde sekizlik kısmını bu şekilde tahsil ediyor. Komisyonculuk kalktığı zaman üretim biter" dedi. 



"Komisyoncusu olmayan marketler lobicilik yapıyor" 
Fiyatların artmasının marketlerden kaynaklandığını belirten Akyol, "Market zincirlerinin lobileri çok iyi çalışıyor. Bu marketler zamanında hükümete giderek, 'Biz komisyonculardan ürünleri çok pahalıya alıyoruz. Buna bir çözüm bulunsa da biz bu ürünleri ucuza alsak' diye söylemişlerdi. Basına bu yansımıştı. Hükümet, 'Tamam, arkadaşların önünü açalım, ürünlerini Antalya'da çevre köylerde yetiştirip satsınlar' dedi. Vatandaşımız ucuza ürünleri yiyebilsin diye yaptı. Ben de olsam bunu tercih ederim. Türkiye'de 10 adet ulusal market var. Herkes tarafından bilinen bu marketler çok güçlü. Direk kendi ürünlerini yetiştirdikleri yerden alıyorlar ve tezgaha koyuyorlar. Her yerde kendi depoları var, ürünlerini orada depolayıp oradan alıyorlar. Yani bunlar hale girip komisyoncudan hiçbir şey almıyorlar. Peki bu kişiler daha önce vaat ettikleri şekilde neden ucuza satmıyorlar? Pazar fiyatlarına bakın, bir de ulusal marketlerin fiyatlarına bakın. Ne kadar uçuk farklar var. Madem ucuz alınıp ucuz satılıyorsa, neden yapılmadı bu? Diyelim komisyoncuları, hali kapattık. İsimlerini vermemek şartıyla herkes biliyor zaten bu marketleri. Benim demem o ki, üretimin olmadığı yerde bonkörlük olmaz. Üretim varsa satarsın. Ama elinde yoksa, olmayan bir şeyi de ucuza satamazsın. Hükümetten ricamız, bir an önce hızlı üretime geçilmesi ve köylülerin desteklenmesi. Ondan sonra ürünü herkes ucuza yiyebilir" diye konuştu. 

"Günah keçisi komisyoncu ve pazarcı" 
Her ürüne zam geldiğinde günah keçisinin komisyoncu ve pazarcı olduğunu belirten Akyol sözlerine şöyle devam etti: 
"Antalya bölgesinden aldığımız ürünü yerinde faturalı alıyoruz. Oradaki piyasayı biz belirlemiyoruz. Bu tamamen arz ve talep meselesi. Antalya Komisyoncular Birliği belirliyor. Almış olduğumuz fiyatlar üzerine biz 40 kuruş fark koyarak burada satıyoruz. Zaten sattığımız ürünlerde zarar ediyoruz. Halde senede yüzde 35 oranında dükkanlar el değiştiriyor. Bence gelip incelesinler. Biz gerçekten ne kazanıyoruz, bunu anlamaları için bizimle bir gün yaşamaları lazım. Geçen sene 60 kuruştan satılan soğan bu sene 6 liradan satılıyor. Bir sene ürün 60 kuruşa satılırsa köylü ekim yapmaz. Köylü ekim yapmazsa, buna doğal afetler de eklenirse soğan 6 lira olur. Bu sefer de günah keçisi komisyoncu, marketçi ve pazarcı olur. Herkes birbirini suçlamaya çalışır. Bir ülkeye ne kadar tarım lazımsa, kontrollü ve denetimli bir şekilde sağlanması lazım." 

Bir ürünün tezgaha gelene kadar üç kere vergisinin ödendiğini belirten Akyol, "Misal veriyorum; şimdi biz İznik'e domates almaya gidiyoruz. Köylünün o gün mahsulü para ediyorsa ürüne 5 lira diyor. Çiftçi fatura kesemiyor. Ben 5 liraya almış olduğum ürünü, masraflarıyla beraber 5 buçuk liraya mal ediyorum. Köylüden fatura alamadığım için bildirimi 1 liradan yapmak zorunda kalıyorum. Markete ve pazara 5 buçuk liradan fatura ettiğim için, arada uçurum bir stopaj farkı oluyor. Stopaj patlaması da bana her ay 50 bin liraya mal oluyor. Aradaki vergi ve masraflar esnafın belini büküyor. Şimdi Antalya halinden aldığımız bir ürüne ilk orada bir fatura kesiyoruz. Bursa haline geliyor, tekrar fatura kesiyoruz, yani ikinci vergimizi veriyoruz. Markete satıyorsun, yüzde 8'lik KDV çıkıyor. Üçüncü vergimizi veriyoruz. Şimdi ben bu ürünü nasıl ucuza satayım" diye sordu.