Mezopotamya Hukukçular Derneği’nden Güvenlik Paketine Tepki

Mezopotamya Hukukçular Derneği’nden Güvenlik Paketine Tepki

Mezopotamya Hukukçular Derneği, Kobani olayları sonrası bazı kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerde değişiklik yapılmasına tepki gösterdi.
Güvenlik paketi olarak meclise sunulacak olan teklifin yasalaşmaması için bir araya gelen Mezopotamya Hukukçular Derneği üye ve yöneticileri karara dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması düzenledi. Burada konuşan Mezopotamya Hukukçular Derneği Yöneticisi avukat Resul Tamur, hükümet tarafından kamu güvenliğinin sağlanması gerekçesiyle kanun yasalaştırılmak istendiğini söyledi. Tamur, "Başta adil yargılanma hakkı, silahların eşitliği ilkesi, savunma hakkı, özel yaşamın gizliliği, mülkiyet hakkı, toplantı ve gösteri hakkı gibi uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmıştır. Hukuk devleti ve demokrasilerin ölçütü olarak kabul edilen bu temel hakların, büyük oranda kısıtlanması amaçlamaktadır. Avukatların soruşturma dosyasına erişim hakkını engelleyen ve 21 Şubat 2014 tarih ve 6526 Sayılı Yasa ile CMK’nın 153. maddesinin 2,3,4 fıkraları yürürlükten kaldırılmışken, iş bu yasa teklifi ile savunma hakkını kısıtlayıcı olan ve yürürlükten kaldırılarak aynı fıkralar yasa maddesine eklenmek istenmektedir. CMK’da savunma hakkı bakımından çok önemli bir kazanım olarak nitelendirilebilmektir. Bir değişikliğin geri alınması yönünde ortaya çıkan irade, hukuku belirli kişilere ve soruşturmalara göre şekillendirmektir. Kötü muamele ve işkenceye imkan sağlamak ve bu güvenlik paketinin yasallaşmasının sağlanarak eksik kalan yasal zeminin oluşturulması istenmektedir. Bu teklifin yasalaşması durumunda adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde ciddi ihlaller yaşanacaktır. Avukatlar yapılan soruşturmanın, toplanan ve elde edilen delillerin hatta tutuklama müessesesinin hukuka uygunluğunu tartışamayacak, soruşturma aşamasındaki hiç bir delile ulaşamayacaktır" dedi.
"SOMUT DELİLLERE DAYANAN KUVVETLİ ŞÜPHE İBARESİ, MAKUL ŞÜPHE İBARESİ, ÖNGÖRÜLECEKTİR"
CMK’nın 116. maddesine ilişkin teklifte arama yapabilmek için, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe ibaresi yerine makul şüphe ibaresinin getirilmesinin öngörülmekte olduğunu ifade eden Tamur, "Yine 21 Şubat 2014 tarih ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kaldırılan düzenlemenin üzerinden bir yıl geçememişken kaldırılan eski yasa yeniden getirilmek istenmektedir. Bugüne kadar ki uygulamalarda arama konusunda yaşam imkanı bulamayan somut delillere dayalı kuvvetli şüphe yerine makul şüphe ibaresinin getirilmesi durumunda polisin sınırsız keyfiliği yasayla güvence altına alınmış olacaktır. Ayrıca bu teklif, özel hayatın gizliliğinin korunması bakımından bugüne kadarki uygulamalardan daha vahim uygulamalara imkan sağlayacaktır. CMK’da düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri kapsamına devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar eklenmek istenmektedir. Kamu güvenliğinin sağlanması gerekçesiyle özel yaşama ağır müdahalelere kapı aralayacak bu düzenleme ile hükümet kendisini güvence altına almak istemektedir" diye konuştu.
"HAK VE ALACAKLARA EL KOYMA TEDBİRİ KAPSAMI GENİŞLETİLECEKTİR"
Taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma tedbirinin kapsamı genişletilerek, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların tamamı bakımından uygulanmaması gerektiğini dile getiren Tamur, "Bu öneriyle hükümet kendisine muhalif olan toplumsal kesimlerin tamamını ekonomik olarak çökertme tehdidiyle, iktidarını güvence altına alacak ve toplumu sindirecektir. Kürtler başta olmak üzere, farklı toplumsal kesimler Cumhuriyet tarihi boyunca toplumsal sorunların çözümünde, daha fazla demokratikleşme yerine, yürütülen askeri ve güvenlik eksenli politikalar nedeniyle yasaların mağduru olmuşlardır. Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere, anti demokratik yasaların kaldırılması beklenirken, özgürlükleri daha çok kısıtlayacak bu önerinin yasalaşması demokratikleşme çabalarına, ağır darbe vuracaktır. Toplumsal ayrışmayı derinleştirecek ve Kürt meselesinin çözümüne hizmet etmeyecektir" şeklinde konuştu.