Milletvekillerini Cudi Dağı'na davet etti

Milletvekillerini Cudi Dağı'na davet etti

TBMM Genel Kurulu'nda kamuoyunda 'Çözüm süreci' olarak bilinen 'Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri sırasında verilen önerge üzerinde söz isteyen HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, kürsüye diz üstü bilgisayarıyla birlikte çıktı ve ekrandaki fotoğrafı milletvekillerine gösterdi. Ancak milletvekilleri fotoğrafı net olarak göremeyince kavastan yardım isteyerek milletvekillerine göstermesini istedi. Bunun üzerine kavas, TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ile grupları gezerek fotoğrafı gösterdi.

Resme iyi bakılmasını isteyen Kaplan, "Burada 15 milletvekili var. Bu 15 milletvekilinin içinde 10 AK Partili, 2 CHP'li, 2 MHP'li milletvekili var. Bu gösterdiğim resim Cudi Dağı'nın tepesinde çekilmiş bir resimdir. 9 Nisan 2010. İsteyen arkadaşları, 4 parti grubuna söylüyorum. İsteyen kim varsa arkadaşları istedikleri zaman bölgeye davet ediyorum, gidebiliriz. Hatta Habur'dan geçebiliriz. Sizi Kerkük'te Türkmenler ile Kürtlerin son yaşanan olayındaki kader birliğinde, Tuzhurmatu'da, peşmerge tugaylarını koruduğu Türkmenlerin olduğu bölgeye, Erbil Parlamentosundaki 8 Türkmen milletvekilinin de olduğu Kürdistan Parlamentosu'na ve her kesimle görüştürmeye hazırız" dedi. Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim önergemiz basit bir isim değişikliği değil aslında, çünkü biz diyoruz ki; mademki toplumsal barışın ve müzakerelerin yasasını yapıyoruz, Meclis tarihi bir adım atıyor, elbette ki bunun adı 'terörün sona erdirilmesi' olmamalıydı. Çünkü devasa bir Kürt sorununu konuşuyoruz Osmanlıdan cumhuriyete 150 yıldır intikal eden ve demokrasi, insan hakları sorunu, tarihsel ve sosyolojik anlamda kimlik sorunu, bir kültür sorunu, anlatım bakımından dil, eğitim, sosyolojik sorunları, yönetim sorunu, temsil sorunu, hak arama sorunu, hukuksal anlamda eşit ve özgür yurttaş olma sorunu, barış, bütünlük, gelişme, kalkınma sorunu, özgür ve gönüllü birliktelik sorunu ve hak eşitliği sorunu. Evet, sizler bunları böyle bilin, bu başlıkların birkaçını açtım. Her ne kadar yasada 'siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel vesaire' diyorsa da Profesör Edward Said'in şu sözleriyle size seslenmek istiyorum; 'Herhangi bir siyasi eylemin terörizm olarak adlandırılması, ona siyaset, tarih, gelenek ve yorumun buluştuğu bir anlatı statüsü tanınmaması demektir. Filistin meselesinin başına gelen buydu, Kürt meselesinin başına gelen de budur. Birinin gerillası, ötekinin teröristidir' diyor. Oysaki biz son 30 yılı konuşmuyoruz. Son 30 yılı konuşursak en büyük teröristler, darbe yapıp bu Meclis'i kapatan, bu Meclis'teki partileri kapatan, bu Meclis'teki liderleri Zincirbozana koyan darbeci teröristlerdir. Terörist denen, kendi köylüsüne dışkı yedirenlerdir. Terörist dedikleriniz 4 bin köyü çocuklarıyla cayır cayır yakanlardır, terörist dedikleriniz arkasından kurşunlar sıkarak 17 bin 500 faili meçhul cinayeti işleyenlerdir. Size şunu söylemek istiyorum. Birleşmiş Milletler'in bugüne kadar 130 tane terörist tanımı var, Türkiye'de de 30 defa değişen bir terör tanımı var. Türküler, diller, kitaplar, şarkılar, halaylar, insanlar, yazarlar, kitaplar, bunların hiçbiri terörist değil ama bu ülkenin sıkı yönetimlerinde, DGM'lerinde ve özel yetkili mahkemelerinde hepsi terörist olarak ceza aldı, hüküm giydi, içeri girdi. Onun için, bu kavram doğru bir kavram değildir."