Odalar Kuraklık Eylem Planında Birleşti

Odalar Kuraklık Eylem Planında Birleşti

Gaziantep Ticaret Odası (GTO) öncülüğünde Adıyaman, Antakya, Kahramanmaraş, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odaları’nın bir araya gelerek oluşturduğu “Bölgesel Kalkınmada Güçbirliği Platformu” üçüncü toplantısını Hatay’dagerçekleştirdi. Toplantıda platform üyesi Odalar kuraklıkla ilgili farkındalık yaratmak için “Kuraklık Eylem Planında”birleşti.
Platformun bugün Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleşen toplantısına Adıyaman, Antakya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Osmaniye ve Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odaları Yönetim Kurulu Başkanları, Genel Sekreterlerinin yanı sıra Kalkınma Ajansları Genel Sekreterleri ve uzmanları katıldı.
Toplantıda Platform Üyeleri ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkaran kuraklığın Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki boyutunu masaya yatırarak Antakya TSO öncülüğünde hazırlanan Kuraklık Eylem Planı için ortak hareket etme konusunda birleştiler. Kuraklığın sebepleri, göstergeleri, mücadele usulleri, kuraklık ve iklim değişikliği ile bunların etkileşimlerini içeren güncel araştırmaların ve çözüm önerilerinin yer aldığı Eylem Planında, ana hedefin kuraklıkla mücadelede kamuoyu farkındalığı ortaya koymak olduğu ifade edildi.
Platform, tarım, sanayileşme ve günlük yaşam gibi birçok alanda yaşamı yakından ilgilendiren kuraklıkla mücadelede çözüm önerilerini ise şu şekilde belirtti:
Doğanın ve su kaynaklarının tasarruflu şekilde kullanılması, korunması ve kuraklık nedenleri, etkileri ve sonuçları konusunda kamuoyunda bilinçlendirme çalışmalarına önem verilmeli ve bu çalışmalar sürekli ve değişik hedef gruplarına yönelik olarak yapılmalıdır.
Sulama yöntem ve teknikleri değiştirilmeli, başta damlama sulama olmak üzere yeni sulama sistemlerine geçiş zorunlu tutulmalı ve uygun yöntemler cazip hale getirilerek, teşvik edilmelidir.
Ülkemizin su kaynakları ve enerji üretimi planlaması güncellenmeli, alternatif enerji üretimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim ve ağırlık sağlanmalıdır.
Geleneksel tarım ürünlerinin yanısıra, daha sıcak ve kuru iklim şartlarına uygun tarım ürünlerine geçiş yapılmalı, organik tarım desteklenmelidir.
Türkiye’den Suriye ve Irak’a verilen veya verilmesi teklif edilen su miktarı, değişen iklim şartlarına göre güncellenmelidir.
Kuraklık konusunda bölgesel, ulusal ve uluslararası işbirlikleri geliştirilmelidir.
Platform bu çözüm önerilerinin uygulanması ve farkındalık yaratılması için güçlü kampanyaları hayata geçirme konusunda karar aldı.
KURAKLIK EYLEM PLANI YÖNETİCİ ÖZETİ:
Kuraklık tabiatın gizli tehlikesi olup genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan ya da dengesizliğinden dolayı meydana gelir. Kuraklık, uzun süreli kuru hava, nem azlığı yaratarak orman ve su kaynaklarında azalmaya neden olduğundan, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkar. Bu durumdan yola çıkarak, kuraklıkla ilgili olarak ana hedefimiz ; 7 ilin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları, Kalkınma Ajansları ve Mustafa Kemal Üniversitesi akademisyenlerini, bir platformda buluşturarak, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kuraklığın sebepleri, kuraklık göstergeleri, kuraklıkla mücadele usulleri; kuraklık ve iklim değişikliği ile bunların etkileşimlerini içeren güncel araştırmalar ve çözüme yönelik hazırlanan “Kuraklık Eylem Planı”nın, kurumsal bir çerçeve içerisinde kamuoyuna duyurulup, farkındalık oluşturularak yapılacak işbirliklerine ön ayak olmaktır.
Akdeniz Bölgesi, 2013 Yılı yağış ortalaması 625 mm, normali 774 mm, 2012 yılı yağışı ortalaması ise 1032 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 19, 2012 yılı yağışına göre ise yüzde 39 azalma gözlenmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, 2013 Yılı yağış ortalaması 469 mm, normali 539 mm, 2012 yılı ortalaması ise 683 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 13, 2012 yılı yağışına göre ise yüzde 31 azalma gözlenmiştir. Yağış azalmasını, bir çarpıcı örnekle açıklarsak; Akdeniz Bölgesi’nde 2013 yılındaki yüzde19 luk yağış azalması, Amik Ovası gibi 100 bin hektara yakın bir alanda, 150 milyon metreküplük su kaybı demektir.150 milyon metreküplük su miktarı ise, orta büyüklükteki bir baraj olan Tahtaköprü Barajı’nda depolanabilecek kadar büyük miktarda, su kaybına tekabül etmektedir.
Kuraklığın Temel Etkileri : Günümüzde, buharlaşmanın fazla olduğu gerek Akdeniz Bölgesi, gerekse Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, bilinçli olarak tarımsal sulama yapılmamaktadır. Tarımsal sulamayı, bilimsel ölçütlere göre yapmadığımız sürece, tarımsal kuraklıktan kurtulma şansımız bulunmaz. Bu nedenle, öncelikle, tarımsal su kullanımı konusunda, çalışma yapan bölümlerden mezun uzmanların, istihdam edilerek, sulama yapılacak arazide öncelikle, analizler yapılmalı, bu analizler değerlendirilmeli ve daha sonra sulama arazisine, hangi sulama yöntemi uygunsa, o yöntemle, sulama yapılmalıdır. Suyun eksikliğinde olduğu gibi, fazlalığı da tarımsal verimi azaltacağından, kontrollü olmak gerekmektedir. Tarımsal suyun az olması durumunda, damlama sulama yapan çiftçi, suyun fazla olduğu dönemlerde de, aşırı sulama yaparak, tarım topraklarının tuzlanmasına sebebiyet vermektedir.
Yine Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, kaçak olarak açılan su kuyuları, bu bölgelerimizdeki yeraltı su seviyesini olumsuz yönde etkilemektedir. Sadece Akdeniz Bölgemizde, 15-16 bin civarında kaçak su kuyusu tespit edilmiştir. Bu nedenle, yeraltı sularının kullanımı Devlet Su İşleri denetiminde olmalıdır. Amik Ovası, Ülkemizde, yeraltı suyunun aşırı kullanılmasından dolayı, statik su seviyesinin en fazla düştüğü yerdir.
1950-1975 yılları arasında sıtma hastalığını önlemek ve tarımsal alan yaratmak için Amik Gölü ve çevresindeki bataklık-sazlık alanlar kurutulmuş ve elde edilen araziler dağıtılmıştı. Bu durum, bölge ekonomisine herhangi bir katkı sağlamadığı gibi, tam aksine bölgenin biyo-çeşitliliğine, iklim özelliklerine, ekolojik dengesine büyük darbe vurduğu gibi, kuraklığa etkileri, artarak devam etmektedir.
Kuraklık yaşanan tüm illerimizde, tarımla ilgili olarak bir örgütlenme olmadığı sürece, yapılan eylem planları sonuç vermez. Bu nedenle, iki bölgemizde de, var olan tüm tarımsal örgütlerin bir araya gelerek, tarımsal suyun verimli kullanımına dair, ortak bir çalışma yapması gerekmektedir. Bizler, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Odaları olarak, bu konuya ön ayak olup, işbirliği yapmak amacındayız.
Ormansızlaşma da, bir diğer önemli sorundur. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, ciddi biçimde, orman alanı kaybımız bulunmaktadır. 2013 yılı itibarıyla, Hatay’da yanan orman miktarı, 25 bin dekardır. Yanan ormanlık alanlarda, suyun toprakta tutulma oranı da çok azalmaktadır. Bu da kuraklığa yol açan önemli bir sorundur.
Günümüzde termik santraller, soğutma, buhar elde etme ve temizleme gibi amaçlarla en çok su tüketen enerji tesisleridir. Günde milyonlarca metreküp su harcamaktadır. Akdeniz Bölgemizde, Kahramanmaraş ve Adana’da olmak üzere toplam 3 adet termik santral bulunmakta, hali hazırda 14 adedinin kurulması için çalışmalar devam etmektedir. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerekmektedir. Hem termik santrallerin, hem de sanayi tesislerinin bacalarından atılan kükürt ve azot oksitler, asit yağmurlarına sebep olur. Asit yağmurları, yeraltı sularının kirlenmesine ve toprakların elden çıkmasına sebebiyet vermektedir. İki bölgemizdeki tarım topraklarının, asit yağmurlarından korunabilmesi için, tüm sanayi tesislerinin, baca gazlarının, İl Valilikleri tarafından daha etkin bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Günümüz itibarıyla, özellikle İskenderun’daki tarım toprakları kirlenmiş durumdadır.
Bölgelerimizde, şehir su şebekelerinin eski olmasından dolayı, su kayıp ve kaçakları, yaklaşık yüzde 50 civarındadır. Bu duruma ana etken; Antakya’da, bir yandan kuraklıktan kaynaklı su üretiminin yarıya düşmesi, bir yandan da, Suriyeli mültecilerin etkisiyle, nüfusun oldukça artmasıdır. Nüfus artışıyla, su kaynaklarının yetersiz kalması, ilimizde yaşanan su kesintilerinin ana nedenini teşkil etmektedir. Çözüm olarak, yaklaşık 50-60 yıllık, şehir su şebekesinin biran önce yenilenebilmesi için, ivedi olarak maddi bir kaynak yaratılması gerekmektedir. Ayrıca kişisel su kullanım alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekmektedir.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
Sulama yöntem ve teknikleri değiştirilmeli başta damlama sulama olmak üzere yeni sulama sistemlerine geçiş zorunlu tutulmalı ve uygun yöntemler cazip hale getirilerek, teşvik edilmelidir. Doğanın ve su kaynaklarının tasarruflu şekilde kullanılması, korunması ve kuraklık nedenleri, etkileri ve sonuçları konusunda bilinçlendirme eğitimleri verilmelidir. Ülkemizin su kaynakları ve enerji üretimi planlaması değiştirilmeli, alternatif enerji üretimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim ve ağırlık sağlanmalıdır. Yaptırım projeleri olup, yapımları devam eden barajlar biran evvel bitirilmelidir. Geleneksel tarım ürünleri yerine daha sıcak ve kuru iklim şartlarına uygun tarım ürünlerine geçiş yapılmalı, organik tarım desteklenmelidir. Türkiye’den Suriye ve Irak’a verilen veya verilmesi teklif edilen su miktarı, değişen iklim şartlarına bağlanmalı ve ayarlanmalıdır. Kuraklık konusunda uluslararası işbirliği geliştirilmelidir.