"türkiye Ortadoğu’da Söz Sahibi"

"türkiye Ortadoğu’da Söz Sahibi"

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahrettin Altun, “1990’ların koalisyon hükümeti ile yönetilen Türkiye’sinde yaşıyor olsaydık, Ortadoğu’da söz sahibi olamayacaktık” dedi.
11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde yaşanan olaylar ve 13 yılda gerçekleşen gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahrettin Altun, Amerika’nın bölgeye doğrudan gerçekleştirdiği müdahaleler bölgenin Türkiye açısından birincil öncelikli bir mesele halini almasını etkilediğini belirtti. Fahrettin Altun, Türkiye’nin Ortadoğu’da arabuluculuk yaparak söz sahibi olduğunu ifade etti.
Amerika’da bulunan Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik gerçekleştirilen saldırıların üzerinden 13 yıl geçti. Saldırıların ardından yaşanan olayın perde arkası, sonrasında yaşanan gelişmeler ve Türkiye’ye etkileri üzerine değerlendirmelerde bulunan İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahrettin Altun, gerçekleşen bu saldırının Türkiye’yi de ciddi oranda etkilediğinin altını çizdi. Türkiye’de 2002 sonrasında yaşanan gelişmelerin Ortadoğu’da düzen talebinde bulunmada kolaylıklar sağladığını ifade eden Fahrettin Altun, “11 Eylül saldırıları sonrasında yaşanan olaylar ve savaş ortamı Türkiye’yi ciddi şekilde etkiledi. Bunun en önemli nedeni Amerika’nın doğrudan bölgeye müdahale etmesi ve Türkiye açısından da birincil öncelikli bir mesele halini almasıydı. 2001’den bu yana Ortadoğu’nun bu şekilde çalkantı içerisine girmesi Türkiye’nin de ciddi anlamda bölgeye yönelik politika geliştirmesini beraberinde getirdi. Eğer iç politikasını düzenleyemeyen ve demokrasisi normalleşemeyen 1990’ların Türkiye’sini yaşıyor olsaydık, bölgeye yönelik bir düzen talebinde bulunamayacaktık. 2002 sonrasındaki Türkiye, bölgede arabulucu rolü oynadı, bölge ülkeleriyle sıfır sorun politikasını izledi ve ekonomik entagrasyon politikasını temel aldı. Yani bölgeye ciddi anlamda yatırım yapılmasını sağladı ve pek çok krizi de fırsata çevirdi. Fakat bölgede bir savaşın olması Türkiye açısından ciddi bir güvenlik problemi olarak algılandı. Bu güvenlik problemini aşmak adına da ciddi çaba sarfedildi. Bugün de aynı problemler sözkonusu. ‘Türkiye neden Ortadoğu ile ilgileniyor?’ sorusunun cevabı da burada yatıyor. Ortadoğu’da düzen arayışlarının olduğu ve küresel güçlerin rol aldığı bir yerde Türkiye’de bu düzen arayışının berisinde kalamazdı. 11 Eylül hem Türkiye’ye hem de dünyaya çok ağır faturalar çıkardı” dedi.
“TÜRKİYE ORTADOĞU’DA YAŞANAN KRİZE ÇEKİLEBİLİRDİ”
Türkiye bir koalisyon hükümeti tarafından yönetilseydi Ortadoğu’da yaşanan krize çekilebilirdi diyen Fahrettin Altun, 1990’ların koalisyon hükümeti ile yönetilen Türkiye’sinden örnekler vererek şunları söyledi: “1999 yılındaki koalisyon hükümetini düşünelim. Çok temel bir meseleyle ilgili bir karar vermek durumda olan üç farklı yaklaşım ve üç farklı kadro vardı. Her birinin milli çıkar, fayda ve siyaset tanımı farklı. Bu anlamda vatan, millet gibi retorik tabanlı kelimeler işe yaramayacaktır. Somut olarak bir politika üretmeniz ve onu hızlı bir şekilde yürürlüğe koymanız gerekecektir. Ortadoğu’daki düzen arayışında etkin olan ülkeler Türkiye’yi bir manipülasyon aracı olarak görür ve bunun üzerinden iç aktörlerle farklı şekillerde oynarlarsa bu sizin manipülasyonlarla gelmeniz anlamını taşır. Bunun en güzel örneği 19. yüzyıl Osmanlısıdır. Oysa 2002 sonrasında böyle farklı ülkeleri destekleyen farklı ülkelerin çıkarları ile kendi çıkarlarımızı eşitleyen aktörler görmedik. Daha tek ve meşru bir siyasi irade vardı ve verdiği kararın arkasından gidebildi. Dolayısıyla manipülasyonlara daha kapalıydı. Savaş da çıkabilirdi, farklı savaşların tarafı da olabilirdi Türkiye ve çok ciddi anlamda kaybederdi. 2002 sonrasını değerlendirirken bir taraftan Ortadoğu’daki kaosa Türkiye’nin çekilme ihtimalini de düşünmek ve değerlendirmek lazım. ‘Siyasi olarak ne yapıldı ve Türkiye ne kazandı?’ sorusunu sadece ortadaki somut göstergelerle değil, aynı zamanda ‘Koalisyon hükümeti olsaydı ne tür bir problem yaşardık?’ sorusu ile değerlendirmek lazım.”
“GUANTANAMO’DAKİ ZULÜMLER SONA ERMEDİ”
ABD Başkanı Barack Obama’nın 11 Eylül saldırılarından sonra ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) gözaltına alınanlara kötü muamelede bulunduklarını açıklaması konusunda değerlendirmelerde bulunan Altun, “Obama iktidara ilk geldiğinde Guantonamo Cezaevi ile ilgili bir talimat vermişti. Oradaki zulümlerin ortadan kaldırılmasını söylemişti. Bunu hala başarabilmiş değil. Orada yüzlerce insan var ve önemli bir kısmı mahkeme önüne bile çıkmış değil. Bu yönüyle CIA’in 2001’den sonra dünyanın farklı bölgelerinde işkence merkezleri kurduğunu ve herhangi bir ulusal uluslararası mahkeme süreçlerine tabi olmamış insanları buralara tıktığı bir zulüm sürecini yürüttüğünü biliyoruz bu yönüyle bir tür Obama vizyonu aslında yani Amerikan sistemine yönelik olarak ortaya çıkan bu reform çabası bir tür uluslararası olumlu mesajlar vermekle yükümlüydü. Amerikan yayılmacı politikası aslında biraz kendisini revize etse de ürettiği somut sorunlarla ortada ve yine ana paradigma bu yönüyle varlığını devam ettiriyor. Bu anlamda bir karşılık bulmuş değil, çünkü Ortadoğu’da demokrasiden yana değil, kendi çıkarlarını destekleyen yönetimlerden yana, İsrail’in yayılmacı politikalarına verdikleri açık destek bunu çok net bir biçimde gösteriyor. Obama, zaman zaman kozmetik birtakım müdahalelerde bulunmaya çalışıyor. Eleştirel söylemlerle Cumhuriyetçileri zor durumda bırakmak için söylemlerde bulunuyor ama bunun net cevabı Guantanamo’da ne olup bittiğidir. Guantanamo’nun varlığı ortada olduğu müddetçe ve CIA’de bu bahsettiği zulümleri yapanların kimler olduğu ifşa edilmediği ve bunlar uluslar arası mahkemelerde savaş suçluları olarak yargılanmadığı sürece bir hükmü yok diye düşünüyorum bunların” şeklinde konuştu.