Albay hem ağladı hem ağlattı

Albay hem ağladı hem ağlattı

Altunok, yüz yıl önce Çanakkale'de şehadete eren Bilecikli şehidin hayat hikayesini anlatırken hem ağladı hem ağlattı.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından şehitleri yad etmek için başlatılan "Türkiye Şehitlerini Anıyor" etkinliği kapsamında, İstanbul Harbiye Askeri Müzesi ve Kültür Sitesi Komutanlığında Birinci Dünya Savaşı şehitlerinden Şehit Piyade Er Ahmet Oğlu Mehmet için anma töreni düzenlendi. Öğretmen Albay Erhan Altunok'un sunumuyla gerçekleştirilen törene şehidin yakınları, askeri yetkililer, gaziler, müze ziyaretçileri ve öğrenciler katıldı. Anma töreni, sancağın yerini alması, Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı'na çelenklerin bırakılması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.

"SİZ HİÇ ÇANAKKALE'YE GİTTİNİZ Mİ?"

"Siz hiç Çanakkale'ye gittiniz mi?" diyerek sunumuna başlayan Albay Altunok, "Denizin o kan kokan dalgalarına gidip o masmavi sularda koyu bir hüzne dalan yiğitlerimizi, onların yaşadıklarını, hissettiklerini aklınıza hiç getirdiniz mi? Ya da gecenin bir yarısında karanlığın içinden yükselen ve Vatanı uğruna, bayrağı uğruna hayatını feda eden o kahramanların seslerini, gülüşmelerini, hasret kokan türkülerini, ahlarını hiç işittiniz mi? Öyle derin fırtınalar kopar ki içinizde Çanakkale'de, hiç farkına varmadan çiğ taneleri süzülür gözlerinizden tane tane. Çünkü bastığınız her yerde titreyerek basarsınız o toprağa. Neden? Sanki kendinizi dedenizin üzerine basıyormuş gibi hissedersiniz de o yüzden, çünkü şühade fışkırıyor o topraktan da o yüzden" ifadelerini kullandı.

Altunok, şöyle devam etti: "Basmaya korkarsınız o toprağa. Her adım atışınızda bomba seslerini, kurşun vızıltılarını, şarapnel parçalarının can alan, yetim bırakan ıslıklarını duyarsınız kulağınızda. Soğuktur gece, deniz rüzgarları altında usul usul soluklanır toprak. Çanakkale vakurdur, Çanakkale gururludur, Çanakkale umudumuzdur, canımızdır, namusumuzdur Çanakkale. Silah sesleri, kan, kol, el, yüz, göz, bacak... Çanakkale mahşer, Çanakkale kıyamet, aç, yorgun, uykusuz, bitkin ve Çanakkale'de gün uyur, deniz uyur, hava uyur, savaş bile uyur ama mehmetçik uyumaz, kırpmaz gözlerini. Ağlar Çanakkale, kan dolmuştur yüreğine, yutkunur ama konuşamaz Çanakkale. Konyalı Hikmet, Adıyamanlı Mahmut, İstanbullu Fazıl, Yemenli Hüseyin, Trabzonlu, Artvinli Mustafa, Amasyalı Ali ve kınalı HASAN. Daha niceleri, her şeylerini bırakmışlar da gelmişler memleketlerinden. Yanlarına sadece canlarını almışlar da gelmişler. Ve Anafarta'nın sarı çiçeği, ölmeyi emreden adam, en büyük kumandan, o ki mavi gözleriyle ölümü korkutan altın yeleli bir aslan. Attığı her adımda Çanakkale titriyor ve Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale'de Atatürk olmanın ilk adımlarını atıyor."

"AŞIK OLDUĞU FATMA HANIM'LA DAVULLU ZURNALI BİR DÜĞÜN YAPTILAR ONA"

Bilecik'in Pazaryeri ilçesinden olan şehidin hayat hikayesini anlatan Altunok, "Bir köy çocuğu, yiğit mi yiğit, gürbüz, atik, gözü pek ve güçlü. Şu anda salonumuzda bulunan diğer Mehmetçik kardeşleri gibi özüne sözüne güvenilir bir yiğit. Akranları Oyun oynarken o tarla tapanda babasına yardım etmeye çalışıyordu, evinin nafakasını çıkartmaya gayret gösteriyor, çorbada tuz olmaya çalışıyordu. Zaman için bu köy çocuğu daha da güçlendi, ele avuca sığmaz bir yiğit oldu. Çok çalışkandı, gayretliydi, herkesin yardımına koşardı, buradaki Mehmetçiklerimiz gibi. Komşu köyde bir düğünde gördüğü ve daha ilk gördüğü andan itibaren de vurulduğu, aşık olduğu Fatma Hanım'la davullu zurnalı bir düğün yaptılar ona. Dünyalar onun olmuştu. Ahmet ve Hatice dünyaya geldiğinde de bu mutluluk çok daha arttı" diye konuştu.

"ATILIYORDU SİPERDEN SİPERE AHMET OĞLU MEHMET, DAR EDİYORDU DÜŞMANA ER MEYDANINI"

Anma töreni sırasında salonda bulunan şehidin torunlarının, şehidin şehadete erdiğinde henüz bir aylık olan oğlu Ahmet'in soyundan geldiğine dikkat çeken Altunok, şunları kaydetti:

"Dünya Savaşı çıktı ardından Çanakkale. Bir an bile tereddüt etmedi yiğidimiz, koştu cepheye, koştu Çanakkale'ye. Bilmiyordu, bebelerini bir daha göremeyeceğini, bir daha onlara kavuşamayacağını ve onları bir daha hiç koklayamayacağını bilmiyordu. Yedi düvelden Çanakkale'ye çullanan düşmanın püskürtülmesi gerekiyordu ve Ahmet Oğlu Mehmet de onları pürkütecek yiğitler arasındaydı. Ne gecesi vardı ne gündüzü, ne ekmeği vardı ne aşı ama onun yüreğinde bir inanç vardı. Bu inanca göre de vatan tutsak olamazdı, bayrak yere inemezdi. Atılıyordu siperden sipere ateş parçası Ahmet Oğlu Mehmet, durdurak bilmeden, bir an olsun şikayet etmeden ve elindeki tüfeği, süngüsünü bir an olsun yere düşürmeden saldırıyordu düşmana, dar ediyordu onlara er meydanını. Birden bir sıcaklık hissetti göğsünde, al kanlara boyandı. 'Ben dağ gibi adamım' dedi, 'Beni bir mermi ile yıkamazsınız' dedi, çarpışmaya devam etti. Sonra bir mermi daha yedi mübarek omzundan. Bu defa çözüldü dizlerinin bağı, hani bir yaprak sonbahar gelir de nasıl süzülür toprağa doğru yavaş yavaş bırakır toprağa kendisini. İşte aynı onun gibi bıraktı yere kendini şehidimiz. Vatan topraklarıyla sımsıkı kucaklaştı, usulca kapadı gözlerini, son bir nefes çekti ve o nefesin içerisinde yavrularının o cennet kokusunu içinde hissetti."

ŞEHİDİN TORUNU ŞENOL KUBAT: "ALNI AK BİR MİLLETİN TORUNLARIYIZ"

Şehit Piyade Er Ahmet Oğlu Mehmet'in Torunu Şenol Kubat, "Bu kadar güzel anlatımlardan bu kadar güzel kahramanlıklardan ve bu kadar destansı olaylardan sonra üzerine bir şeyler söylemek, bir şeyler söylemek çok zor. Bu müthiş bir gurur, müthiş bir onur. Alnı ak bir milletin torunlarıyız, şehit yakını olarak hepsiyle gurur duyuyorum, onu duyuyorum" dedi.

Şehit Piyade Er Ahmet Oğlu Mehmet'in Torunu Ezgi Günbatı, "Bu organizasyonda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Beklentimizin çok çok üstündeydi, çok duygusal anlar yaşadık, hepinize çok teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

Tören, şehit yakınlarına onur belgesi ve rozet takdim edilmesinin ardından hatıra fotoğrafı çektirilmesiyle sona erdi.