Diekmann dünyadaki dijitalleşmeyi anlattı

Diekmann dünyadaki dijitalleşmeyi anlattı

Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kait Georg Diekmann, gazete çıkarmak için yıllarca ağaçlardan kağıt yaptıklarını anlatarak, "Ancak dijital ortamda gelişmeler çok fazlalaştı. Biz de farklı ortama geçmeye karar verdik. Onun içinde inovasyonun yapıldığı Silikon Vadisi'ne gittik. Bu yenilikçi iklimi ne oluşturuyor diye anlamaya çalıştık. Dijital devrim tamamen teknoloji ile alakalıdır. Özellikle batı Avrupa’da, örneğin otomobil sanayinde bizim teknoloji eksikliğimiz var. 100 yıl önce sanayi devriminde Almanya teknoloji devrimi yaptı. Şu anda bu ortadan kalktı. Teknoloji den bahsetmeye başlayınca hemen risklerden bahsediyor Avrupa’dakiler. Amerika'da ise fırsatlardan bahsediliyor. Yenilikçi iklimde şimdi kültürlerden bahsetmek gerekiyor. Arada büyük bir kültür farkı var. Amerika teknolojiye karşı tutkulu davranıyor. Risk olarak değil, fırsat olarak görülüyor. İnsansız araçları Google sunarken şu tartışmalar vardı: Bunlar otoyolları çıkıyordu. Kaliforniya’da bir basın toplantısında bir soru soruldu, kendi giden araçlarda kaza olursa kim sorumlu tutulacak diye. Aracı yapan Google mı, uzaktan takibi yapan kimse mi, devlet mi kusurlu olacak? Google kurucusu cevap verdi. İnsansız araçlar sokağa çıktığında artık trafik ışıklarına bağlı kazalar olmayacak. Diğer kurucu şunu söyledi, trafik ışıklarına ihtiyaç kalmayacak. Bu durum şunu gösteriyor. Teknolojiye güven duyunca birçok problem ortadan kalkıyor” şeklinde konuştu.

"TELEFONLAR ARTIK KARA KUTULARIMIZ GİBİ OLDU"
Bild Gazetesi olarak Almanya’daki yeni şirketlerle yenilikçilikle alakalı görüşmeler yaptıklarını anlatan Diekmann, “Silikon Vadisi'nde bulunurken 30 Alman şirketi geldi. Kurucuların yüzde 9’unun şöyle söylediğini gördüm, işletme arka planım var. Buna karşılık ise Amerika’daki şirket CEO'larının arkasındakilerin bilgisayar mühendisi olduklarını görüyorsunuz. Sorunlara teknolojik çözümler aranıyor. Eski iş modellerini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Artık teknolojik çözümler peşinde değiliz. Teknik ekiplerin programlamayı, kodlamayı kendileri yapıyorlar. Bunun önüne geçemezsiniz. Geleneksel işletmeleri tehdit edebilirler. Ancak buna karşı çıkamayız. Dijital dünyada olanlar, hayat tarzımızı değiştirecek. Alışkanlıkları büyük ölçüde değişecek. Dijital devrimler karşı karşıyayız. Bu değişikliklerin içinde devrimler var. Masa üstü bilgisayarlardan mobil bilgisayarlara geçiyoruz. Cebimizdeki telefonlar artık kara kutularımız gibi oldu. Bu bilgiler bulut bilişim ile mukayese edildiğinde, tüm cihazlar birbirleri ile iletişime geçtiğinde dünya akıl almaz değişiyor” dedi.

"AMERİKAN GENCİ GÜNDE 160 DEFA TELEFONUNU ALIP BAKIYOR"
Diekman, "Silikon Vadisi'ni gördükten sonra şirketinizde neler değişti" sorusuna ise “Gezegenin düz olmadığını görünce haritamızın değişeceğini düşünüyorduk. Gözlem yaptığımızda tahmin ettiğimizden daha hızlı değişim olduğunu gördük. Amerika bizden yani Avrupa’dan 2 yıl öncedeydi. Net fliks gibi uygulamalar yeni çıkmıştı. 3 yıl önceye baktığımızda o zaman çekinceli olmak normaldi. Anlayamıyorduk. Open table gibi uygulamayı anlayamıyorduk. Bu uygulamada boş masaları görebiliyor ve rezervasyon yapabiliyordunuz. New York’ta bulunduğumda para ile alışveriş yapmak istemiyordum. Starbucks uygulamasını kullandığımda, her bir yakındaki kullanıcıyı görebiliyorlar. Bir mağazaya girdiğinizde ne tüketeceğinizi biliyorlar. Bir mağazaya girmezseniz ne yapmak gerektiğini düşünüyorlar. Karşıya geçip Mc Donalds’a girdiğinizi görüyor. Bu bilgiyi işliyor. Bugün bize gelin, Capicino’nuz ücretsiz diyorlar. Son yüzyılda tek bir çözümün herkes için geçerli olacağını düşünüyorduk. Ancak bu değişti. Amerikan genci günde 160 defa telefonunu alıp bakıyor. Bunun 2 tanesi telefonla konuşmak için. 158 tanesi bilgi transferi için. Ne istediklerini anlıyoruz. Günün hangi saatinde hangi içeriğe erişiyorlar. Markanızı bunlara bakarak yeniden keşfedebilirsiniz. Geçtiğimiz 10 yılda yaptıklarımızın sonu geldi. Teknoloji artık iş akışımızın bir parçası haline geldi. Bu da iş akışı ve çalışmalarımızı baştan aşağıya değiştirmek gerekiyor" cevabını verdi.

"ÇİN VE HİNDİSTAN’DAN SONRAKİ EN BÜYÜK ÜLKE FACEBOOK’TUR"
Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kait Georg Diekmann, "Bu değişikliklere direnç var mı" sorusuna şu cevabı verdi:
“Bu dönüşüm sürecine ben Silikon Vadisi'nde başladım. Birkaç arkadaşımı yanıma aldım. Bu ekip bizler için dönüşümde gerekli hazırlıkları yaptı. Bugün ne gerçekleştirmek istiyoruz sorusuna cevap vermek için toplantı yaptık. İkna olmak istemeyenler, aramızdan ayrılmak isteyenler oluyor. Bir yıllık geçiş süreci yaşadık. Kendi alanımızda bir numaralı dijital marka olduk. Haberler artık geleneksel mecralarda değil, tabletlerde yer alacak. Bunu değiştirmek için insanların hareket tarzını değiştirmek gerekecek. İnsanları şunu anlaması lazım. İlk olarak cep telefonlarına uzanıyorlar. Neler gelmiş onu görmek istiyorlar. Biz artık müşterilerimizle fiziksel mecralarda bir araya gelmiyoruz. Sosyal platformlarda bir araya gelmek istiyorlar. Bizim müşterilerimizin istediği yerlerde olmamız lazım. Almanya'da Twitter’ın 28 milyon takipçisi var. 80 milyonda 28 milyon muazzam bir rakam. Facebook’un ise 1,4 milyar nüfusu bulunuyor. Dünyada Çin ve Hindistan’dan sonraki en büyük ülke Facebook’tur."

"TÜRKİYE’DE BÖYLE BİR AVANTAJ VAR"
Diekmann, "Türkiye’de bu dijital mecradaki devrimden nasıl yararlanabiliriz, bir eğitim düzeni getirmeli miyiz" sorusuna ise “Dijital mecra genç nesillere hitap ediyor. Türkiye’de böyle bir avantaj var. Mobil teknoloji 24 ay içerisinde internetin de yerini alacak, herkes mobil olmaya başlayacak. Geniş banda yatırım yapmak gibi yatırımlara ihtiyaç olacak. Bu cihazlara içeriği yollamak için geniş band gerekecek. Artık çocuklar baba ve dedelerine eğitim verecekler” cevabını verdi.
Diekman, "Dijital teknolojide en ilginç buluş ne oldu" sorusu üzerine, “Silikon Vadisi'ne gidenlere risk kültürünü koordine etme, yenilikçi olma enfeksiyonu bulaşıyor. İlk etapta paraya, kar nedir ona bakmıyorsunuz. Ben dünya için bir çözüm üretebilir miyim, ona odaklanıyorsunuz. Girişimciler bugün rock yıldızları gibi bir kültüre geldiler. Spor araç kullanıyorlar, Silikon Vadisi'ne giden her kişinin bir şirket tesis ettiğini görüyorsunuz. Başarısız olma kültüründen geçiyorlar. Yanlış yapma, hataya düşme kültürünün cezalandırılmaması çok önemlidir. Sürekli başarıyı hedefliyoruz. Silikon Vadisi'ndeki gençler sürekli kendilerine bir iş arıyorlar. Son 3 yılda bir proje yürütüp başarısız oldunuz. Bundan bir netice çıkıyor. Bu hatayı bir daha yapmayacağım. Ama yeni bir şey denemeye devam ediyorsunuz” dedi.
Diekman, "Silikon Vadisi'nde Bild’in kuluçka laboratuvarını nasıl kurdunuz" sorusuna, “Başladığımız ilk gün ne ile karşılaştığımızı bilmiyorduk. Slikon Vadisi'nin bir sırrı budur. Dijitallik aslında fiziksel komşuluğun yerini alabiliyor. Bir bina kiraladık. Gittik komşularımızı gözlemlemeye başladık. Gördüğümüz ilk kişi 17 yaşında Almanya’dan gelen bir öğrenciydi. 12 yaşında kodlama işine başlamış, Stanford Üniversitesi'nde okumaya yeni başlamış bir dahiydi. Biz onu öğrenci elçimiz yaptık. Okumasını sağladık. İlgilenen diğer arkadaşlarını da ofisimize ayda bir getirmesini istedik. Vadide fiziki bir komşuluk var, ama küçük bir alan. Onun için birbirinizi görmekten kaçınamıyorsunuz, ancak alan dar. Slikon Vadisi'nde bir kişi ile görüştüğünüzde, 5 kişi ile tanışmış oluyorsunuz. 5-6 ay içerisinde de 300’ün üzerinde insanla tanıştık. İnsanlar birbirlerine yardım etmek istiyorlar. Çünkü tecrübelerini paylaşırlarsa, problemlerini çok hızlı halledeceklerine inanıyorlar. Stanford Üniversitesi son derece iyi imkanlar sunan bir ortam. Çözüm arayan şirketlerde onlarla işbirliğine girmeye çalışıyorlar. Yatırımcılarda buradalar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle 3’lü bir yapıyı bulamıyorsunuz. Mevcut iş yapış şekillerinin gelişmesini sağlayan bir ortam yok. Bir tarafta eğitim, bir tarafta bilgi, bir tarafta yatırım var. Yeni bir şey bulmak istiyorsanız, Stanford’da diğerlerine göre daha kolay bir ortam var. Diğer üniversitelerde her şey orada kalmak zorunda. 100 yıl öncesinin en iyi 10 üniversitesini düşündüğünüzde, aralarında hiçbir Amerikan üniversitesi yoktu. Ama son yıllarda en iyi 10 üniversite arasında hiçbir Avrupa üniversitesine rastlamamaya başladık” cevabını verdi.