İsmail Taştan Bursa'daki şantajcı gazetecileri açıkladı!

İsmail Taştan Bursa'daki şantajcı gazetecileri açıkladı!

İşte İsmail Taştan'ın o yazısı: 

 

İş artık bu konuları somutlaştırmaya geldi derken bir olay patlak verdi. Haftalık ManşetX Gazetesi’nin sahibi Necmi İnce, “Necmi İnce neden hedef tahtasında?” diye bir yazı kaleme aldı. Bursa kamuoyu “Şantajcı gazeteciler kim?” diye tartışırken, bir gazetecinin durduk yerde kendini savunmaya geçmesi bana ilginç geldi.

Necmi İnce’nin yazısını okuyunca bir an “Hak ettiği parayı alamayan bir gazeteci mi acaba? Adamın parasını vermemişler midir?” hissine kapıldım ama gazetecilik prensipleri gereği Necmi İnce’nin bazı ithamlarda bulunduğu kişilerle de görüşüp olayın gerçek yüzünü araştırmaya karar verdim. Sağolsunlar bana zaman ayırarak, Necmi İnce’nin işlediği konuyu bir de kendileri açısından aktardılar.

İşte sürecin tüm detayları :

  • Necmi İnce, Temmuz ayının son günlerinde Büyükşehir Belediyesi’ne kendi görev alanıyla ilgili Daire Başkanı ile görüşmeye gidiyor. Kendisi bekleme bölümündeyken oradan geçen Başkanlık Danışmanlarından Kenan Kibar ile tesadüfen karşılaşıyor. Daire Başkanı ile görüşme öncesinde Kenan Kibar, kendisine çay- kahve ikramında bulunuyor. Necmi İnce, bu sırada “Kendisine verilen ilan – reklam bütçesinin yeterli olmadığını, bütçenin artırılması gerektiğini, daha fazlasını hak ettiğini” söylüyor. “Geçen dönem Büyükşehir’den aylık 20.000 – 25.000 TL kadar alıyorduk” diyor, sözlerinin devamında da “Bizim giderlerimiz yüksek, televizyona çekim yapıyoruz, bunun bir maliyeti var, gazete basıyoruz, ekibimiz kalabalık, bu yüzden istediğimiz meblağları almamız lazım, şu anda verilen bütçe bize kesinlikle yetmiyor. Zaten ödemelerimiz var, sıkışığız” cümlelerini kullanıyor. Konuşmasının son bölümünde de Kenan Kibar’a “Aksi taktirde farklı davranırız” diyerek aba altından sopa gösteriyor. Görevi icabı bu tür durumlarla sıklıkla karşılaşan Kenan Kibar ise, “Necmi, ilan bütçeleri benim görev alanımı kapsamıyor. Geçen dönem aldığını iddia ettiğin rakamların verilmesi mümkün değil bana sorarsan. Ama illa da bunun görüşülmesini istiyorsan bir yazılı teklifle bunu talep edebilirsin. Ben, ancak, vereceğin teklifin ilgili makamlar tarafından değerlendirilmesini sağlarım, karar yetkililerin neticede. Farklı davranmaktan kastın neyse onu da yapabilirsin ayrıca, meslek hayatımda bu tür lafları çok duydum” diyerek Necmi’yi uğurluyor.

  • Necmi İnce, aynı gün ilgili Daire Başkanı ile de görüştükten sonra 1 Ağustos Çarşamba günü Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik fiyat teklifini Büyükşehir Belediyesi’ne ulaştırıyor, aynı teklifi bilgi amaçlı olarak whatsapp’tan Kenan Kibar’a da gönderiyor. Bu teklife göre, Necmi İnce Büyükşehir Belediyesi’nden aylık tam 30.000 TL + KDV talep ediyor ve teklife acil bir şekilde “1 gün içinde” cevap verilmesini istiyor. Kendisine, program yoğunluğu nedeniyle teklifin 1-2 gün içinde değerlendirilemeyeceği iletiliyor.

  • Kenan Kibar’a “Ödemelerimiz var sıkışığız, istediğimizi alamazsak gazeteciliğimizi kullanmak zorundayız, farklı davranırız” diyen Necmi İnce, Büyükşehir’den aylık 30.000 TL + KDV’yi koparamayacağını anlayınca tahmin edilen ve defalarca tekrarladığı söylenen bildik operasyonuna başlıyor. 3 Ağustos Cuma akşamı durduk yerde (daha önce hiç göndermediği halde) Kenan Kibar’a, gazetenin Ankara Temsilcisi Mehmet Çatakçı’nın yazısını whatsapp’tan gönderiyor. Kenan Kibar, yazıyı okuyunca kendisi ve şirketi ile ilgili bölümü görüyor ve Necmi’yi arıyor. Necmi’ye “Yaptığının meslek ahlakına uygun olmadığını, ilan teklifi gündemdeyken böyle bir şeyin yapılmasının ‘anlamlı’ olduğunu, bu yoldan vazgeçmesini ve bunu kaldırmasını” söylüyor. Necmi İnce ise, “Yazıdan haberinin olmadığı, ayrıca, Mehmet Çatakçı’nın ortak ve temsilci olduğu, bu yüzden ilgili bölümü kesinlikle çıkaramayacağı” cevabını veriyor. Kenan Kibar ise bunun üzerine, “Birbirimizi kandırmayalım, bu yazıyı Mehmet Çatakçı’ya senin yazdırdığın belli, bu tarz bir yazı gazete sahibinin isteği dışında yazılamaz, kaldırabilirsin” deyince de Necmi gazetenin sahibi olarak, ilgili bölümü kaldırtıyor. Kaldırdıktan sonra da Kenan Kibar’ı arayarak “Biz gazeteyi basmıştık, yeniden baskı yapmamız gerekecek, baskı masrafının karşılanması lazım” diyor, Kenan Kibar da “Hem kasten yanlış yapıyorsun, hem de yaptığın yanlışın bedelini benden istiyorsun, ben bu gazetenin basıldığına inanmıyorum ama madem ısrarla söylüyorsun, basılmış gazeteleri görürsem kaybını telafi etmeye çalışabilirim” tarzında bir cevap veriyor, telefon görüşmelerinde aralarında herhangi bir baskı adedi ve rakam asla geçmiyor. (Not : Necmi İnce’nin gazeteyi her sayıda 500 – 1.000 adet bastırdığı biliniyor.)

  • Aynı gece, Mehmet Çatakçı’nın yazısını Bursa’da Meydan Gazetesi Genel Müdürü Ercan Akyıldız da okuyor ve hemen Necmi İnce’yi arayarak, yaptığının yanlış olduğunu ve hatasından vazgeçmesini istiyor. Necmi İnce’ye de “Madem gazeteleri bastığını iddia ediyorsun, yarın bunları bana getir, kaç tane bastıysan sayacağım, ödemeni ben yapacağım” diyor. Ercan Akyıldız, yaptığı görüşmeyi aynı gece Kenan Kibar’a aktarıyor, “Necmi, bundan sonra benim muhatabım, sen bu konuyla ilgilenme, onunla da görüşme” diye de ekliyor. Daha sonra yapılan araştırmada ise, gazetenin Necmi İnce’nin dediğinin aksine o gece basılmadığı, baskının ertesi gün olan 4 Ağustos’ta yapıldığı ortaya çıkıyor.

  • Necmi o günden sonra defalarca Kenan Kibar’ı arıyor, Kenan Kibar telefonlarını açmayınca mesaj atıyor, günler geçiyor ama bastığını iddia ettiği gazeteleri bir türlü Ercan Akyıldız’a götürmüyor. Ercan Akyıldız, “Kenan Kibar’ı rahatsız etme, gazeteleri bana getir” diyorsa da Necmi İnce gazeteleri götürmüyor / götüremiyor.

  • Israrlı aramalara karşın Kenan Kibar da, muhatabın Ercan Akyıldız olduğunu ve (varsa) meseleyi Ercan Akyıldız’ın halledeceğine yönelik olarak, “Ercan abiyle bir yerdeyiz. Senin konuyu o önermişti bana, o halledecek zaten. Benim ondan bir miktar (ajans komisyonu) alacağım var. Sana selamı var, yarın arayacağını söyledi” şeklinde bir SMS gönderiyor Necmi İnce’ye. Ercan Akyıldız, yine arıyor ama Necmi İnce bastığını iddia ettiği 6.000 gazeteyi yine götürmüyor. Bu arada, Necmi İnce, ajanslar ve gazeteler arasındaki ilan işleminden doğan yasal, ticari ve rutin bir işlem olan “ajans komisyonu” tabirini de kasıtlı olarak farklı anlamlara çekiyor. Kendisi de “ajans komisyonu”nun ne olduğunu gayet iyi biliyor ama “Nerden neyi tutturabilirim?” telaşında olduğu içi bilmezlikten geliyor, deyim yerindeyse safa yatıyor, buradan da çamur atmaya çalışıyor.

  • Foyası ortaya çıkacağı için Ercan Akyıldız’la görüşmekten kaçınan ve Kenan Kibar’ı ısrarla rahatsız etmeye devam eden Necmi İnce’ye Kenan Kibar, “Gazeteleri göndermedin madem hala ısrar ediyorsun, öyleyse bize matbaacını gönder görüşelim” deyince Necmi ağzındaki baklayı çıkarıyor ve talep ettiği rakamı açıklıyor : “3.0000 + 3.000 gazete baskısı 15.000 TL + KDV olarak borcum var, onu ödeyin” gibi bir mesaj gönderiyor ve Kenan Kibar’dan Ferruh Varanoğlu’na tam 15.000 TL + KDV ödemesini istiyor.

  • Kenan Kibar tarafından davet edilen Ferruh Varanoğlu ise görüşmesinde söz konusu gazeteyi kendisinin basmadığını, Necmi İnce’nin her sayıdan takriben 1.000 adet bastırdığını, bunun baskı bedelinin de 1.500 – 2.000 TL arasında olduğunu söylüyor. Necmi İnce’nin toplam 6.000 adetlik baskı yapıldığı sözünün inandırıcı olmadığını görüşünü paylaşıyor. Konu detaylarıyla anlatılınca da, “Zaten, bu saatten sonra siz verseniz de ben para alamam, işin içinde başka işler var demek ki. Necmi’nin beni bu kirli işlerine bulaştırmaması lazım” diyerek görüşmeden ayrılıyor.

  • Varanoğlu Matbaası’ndan 15.000 TL + KDV beklerken tahsilat yapamayan Necmi İnce, para almadığını söyleyen Ferruh Varanoğlu’na “Abi keşke ilave baskı yaptım deseydin” diyerek, saldırganlaşıyor ve klasik “Şöyle yapacağım, böyle yapacağım” tehditlerini savuruyor. Matbaacı Ferruh Varanoğlu da, Necmi’ye “Bunca yıllık firmayım, basmadığı bir gazete için ‘İlave baskı yaptım’ diye yalan söyleyemem, beni böyle olaylara dahil etme. Elinde ne varsa kullan, fakat beni bir daha bu tür işlere asla bulaştırma, hak olmayan bir davaya da asla dahil etme” diyerek Necmi’ye dersini veriyor ve telefonu kapatıyor.

  • Ferruh Varanoğlu’ndan da eli boş dönen Necmi İnce, 16 Ağustos’ta bu kez Kenan Kibar’a gazeteyi bastırdığı İhlas Matbaacılık’ın faturasını gönderiyor ve ekliyor “Bizim konuyu çözmemişsin, gazeteyi İhlas’a bastırmıştık” notunu ekliyor. İşin ilginci, gönderilen fatura 2.000 adetlik bir baskıya ait, baskı bedeli de faturada 15.000 TL + KDV değil, 3.845 TL + KDV gösteriliyor.

  • Bu arada, yapılan araştırmalarda gazetenin her sayısının sadece 1.000 adet bastırıldığı, iddia edildiği gibi aynı sayıdan ikinci kez basımın yapılmadığı, dolayısıyla çöpe atılan gazete olmadığı bilgisine ulaşılıyor. 1.000 adetlik baskı bedeli de sadece 1.922 TL olarak belirtiliyor. “Baskı bedeli 1.922 TL iken, 15.000 TL istemek nasıl bir anlayıştır?” diye düşünmeden edemiyor insan. Üstelik matbaadan 3.000 adetlik gazete için alınan baskı fiyatı da 2.500 TL civarında, “2.500 TL nerde, 15.000 TL nerde?” diye düşünmeden edemiyor insan.

  • Talep ettiği parayı bir türlü alamayan Necmi İnce bu arada mesajlarına devam ediyor, bu arada “Bayram öncesi ödemelerim var, yarın öğlene kadar ödemeyi almam lazım, konu farklı bir yöne gidiyor, bilmediğin başka konular var. Bundan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim” diye tehdit içeren mesajlarına devam ediyor.

  • Aramalar ve mesajlar kesilmeyince Kenan Kibar, Ercan Akyıldız ve Necmi, Meydan Gazetesi’nde buluşuyorlar. Necmi İnce, burada da yine 15.000 TL + KDV isteyince iletişim kopuyor ve sonrasında malum yazılarına başlıyor.

  • Tüm bu sürecin; Kenan Kibar ve Ercan Akyıldız dışında 4-5 şahidi daha var. Hepsinin ortak görüşü, Necmi İnce’nin büyük bir yanlış yaptığı şeklinde. Oysa, Necmi İnce’ye göre, yıllarını mesleğine vermiş bu insanların tümü hatalı, bir tek kendisi sütten çıkmış ak kaşık gibi.

Madem, “Gündeme Dair” başlıklı yazımızla bu konuyu Bursa gündeme biz taşıdık, o zaman bazı soruları da bizim sormamız lazım :

  • Bir kamu kurumundan ayda 30.000 TL + KDV istemek reva mıdır? Posta 16 da periyodik bir yayın, bizim de haber sitemiz var, üstelik Çay TV’den çok daha fazla izlenen prodüksiyonlar da gerçekleştiriyoruz. Ama Necmi İnce’nin istediği bütçe bizim aklımızın ucundan bile geçmiyor. Büyükşehir Belediyesi Necmi İnce’ye niye ayda 30.000 TL + KDV bütçe versin? Yazıktır günahtır. Bana göre; Necmi İnce’nin yaptığına kamu kaynaklarını hortumlamak denir ancak.
  • Bu bütçeyi alamayacağını anlayınca insanların itibarıyla oynamak doğru mu? Daha önce hiç yapmadığın halde Mehmet Çatakçı’nın yazısını göndermek, “aba altından sopa göstermek” değil de nedir? Bu yaptığın; “İstediğim bütçeyi vermediniz madem, sonuçlarına katlanırsınız” demek değil mi?
  • Ayrıca, bu olay, parayı gördün mü gazetende değişiklik yaptığının / yapacağının kanıtı değil mi, bu nasıl gazetecilik, şantajcı gazetecilik bu değil mi? “Parayı verirsen, aleyhindeki yazıyı çıkarırım, parayı vermezsen yazı yayınlanır” zihniyeti başka nasıl yorumlanabilir ki?
  • Manşetx’in en fazla 500 – 1.000 adet basıldığını matbaa sektörü söylüyor. 6.000 adet baskı yaptım demek ne demek? Kendi kendini ele vermişsin üstelik, gönderdiğin İhlas Matbaacılık faturasında bile baskı adedi 2.000 görünüyor, üstelik 2 sayıya ait bu rakam. İhlas Matbacılık, senin gazeteni sadece 5 kez basmış. 4 Temmuz, 12 Temmuz, 19 Temmuz, 26 Temmuz ve 4 Ağustos’ta. Toplam 5 hafta baskı yapılmış ve her hafta da sadece 1.000 adet gazete basılmış. Yani ortada, ne 6.000 adetlik gazete baskısı, ne de imha edilip tekrar basılan bir sayı var.
  • Hadi diyelim ki, iddia ettiğin gibi gazeteni 3.000 adet bastın, bastığın gazeteleri söz verdiğin halde 15 gün niye getirmedin / getiremedin? Bu gazeteler havaya mı uçtu?
  • 3.000 adet bastığını kendin söylüyorsun, o halde niye 6.000 adet gazetenin baskı bedelini istiyorsun?
  • Necmi İnce, bugüne kadar bu tür olaylarla sıklıkla gündeme gelmiş biri, halk diliyle sabıkası epey kabarık biri yani. Kısa bir süre önce de, Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’ye ve yakın çalışma arkadaşlarına yönelik bu tarz bir karalama kampanyası yürütmüştü. O da istediği bütçeyi alamamasına bağlanıyor.

Kendisini iyi tanımıyorum, hakkında konuşulanları duyunca tanımak da istemem. Ama siyasetle çok fazla içiçe olduğu, siyasetçiler arasında bizzat taraf olarak gazetecilik sınırlarını aştığı, bazı isimler için alenen kulis yaptığı, dolayısıyla diğer isimlerin aleyhine çalıştığı bir gerçek.

Basın toplantılarındaki uygunsuz davranışları, mesleğin büyükleri varken onların önüne oturması, “soru- cevap” kısmında hemen lafa girmesi gibi davranışları nedeniyle tepkiler toplayan bir isim.

“Necmi İnce’yi davet ediyorsanız basın toplantılarına bizi davet etmeyin diyen deneyimli gazeteci sayısı o kadar çok ki. Birçok gazeteci Necmi İnce’yle karşılaşmamak için basın toplantılarına gitmiyor.

Yılların gazetecisi olarak söyleyebilirim ki, Necmi İnce çizmeyi çok aşmış. “Yavuz hırsız” gibi davranarak ev sahibini bastırmaya çalışıyor.

Ülkemizin ve Bursa’nın güçlü basın meslek kuruluşlarının açıklamalarında aslında açıkta tarif edilen kişi Necmi İnce olabilir diye düşünüyorum.

Ferruh Varanoğlu ile Kenan Kibar arasındaki yazışma Necmi İnce’nin tehditkar yapısını alenen kanıtlıyor.

Bu arada, Necmi İnce’nin bir de dillere destan babası var ki, ona da değinmek lazım.

Bu şahsın, Necmi İnce’nin bilindik yöntemlerle para tahsil edemediği kişi ve kurumlara telefon açıp ya da bizzat giderek, “aba altından sopa” gösterdiği, tehditkar ifadeler kullandığı konuşuluyor, “Benim leşlerim var, seni vururum” bile dediği konuşuluyor. İnce ailesi davranışlarıyla savcılıkların ilgi alanına giriyor resmen.

Bu iş gazetecilik sınırlarını çoktan aşmış, çok farklı boyutlara gelmiş.

Şimdi basın meslek kuruluşlarına ve belediyelere düşen; bu tarz kişilere karşı ortak hareket etmektir.

Temiz bir medya için başka bir yol yok zaten.