SOSYAL MEDYA ÇAKALLARI…

Belki de defalarca kullanmışımdır bu ifadeyi; İnsanın niyetine su katılmaya görsün; kişilik hamuru mayalanmaz.
Niyette eğer kötü bir eğilim varsa, olayların kişiler kendilerine göre yorar,yorum katar ve son dönemde popüler hale gelen sosyal medya üzerinden servis eder.Fesat cephesinde çamur siyasetini harekete geçirir.
Ayrıca İyi niyetle oturup kalkan, birleştirici, şefkatli,başarılı insanlar üzerinden,asıl hedefe dolaylı yoldan ateş etmeyi bir marifetmiş gibi ballandıra ballandıra anlatmayı marifet sayar, sosyal medya çakalları…
Bakın sön dönemde karşılarında muhalefet bulanamayan İktidar partisine yakın olduğunu düşündüğümüz, bazı zatı muhteremler yerel seçimler öncesi, parti içi muhalefete yönelmiş durumda.
Demokratik bir ülkede sorun hangi platformda dile getirileceği, açık ve net ortada iken,girmeyi başardıkları sosyal medya bataklığında,çamur siyasetini işler hale getirenlere, verilecek en güzel cevap “Ayıp denen bir şey var” şeklinde olur.
Kaldı ki fesat cephesine katkıda bulunmak, ne ülkeye,ne Bursa’ya nede bir başkasına kazandıracağı hiçbir şey yoktur…
Seversin yada sevmesin ,16 yıldır siyaset sahnesinde,ülkeye hizmet etme becerisini ortaya koyan Faruk Çelik’e yönelik ahlaksızca yapılan algı operasyonu,aynı zihniyetin tekamül etmesi için birilerinin var gücüyle çalıştığını ortaya koyuyor.
Bu konuda hukuki sürecin işlediğini,önümüzdeki günlerde kimlerin bu operasyonun içinde yer aldığını sanırım en kısa sürede öğrenip kamuoyu ile paylaşabiliriz…
Karalama kampanyaları yerel yönetimler üzerinden de devam ediyor. Başta Büyükşehir belediye Başkanı Alinur Aktaş olmak üzere Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’ye karşı, doğrudan yıpratamayacaklarını bilen zihniyet yakın çalışma arkadaşları üzerinden bunu yapmaya çalışıyorlar.
Başarılı olamazlar ama öyle bir pazarlama stratejisi uyguluyorlar ki, dikkatleri çekmek için yalan yanlış ifadeler kullanıp, merak uyandırmak amacıyla fragmanları sosyal medya üzerinden dağıtıp,ahlaki çöküntüye zemin hazırlıyorlar.
Üzülerek ifade etmem gerekir ki, artık toplumumuzda her merde bir namert düşmüyor. Namertler daha fazla. Ahlaksıza karşı ahlakı savunmak güç bir uğraş haline getiriliyor..
Bursa’da yaşanan bu zorluk, iyi insanların azlığından ziyade, sosyal medyada kendine yer edinen sosyal medya çakallarının meydanı boş bulduklarını zannetmelerinden kaynaklanıyor.
Bu hayatın tam merkezine giren sosyal medya deccallarına vurulan/vurulacak her darbe, biliniz ki yeryüzünde ahlaki düşüncenin tesis edilmesine büyük katkı koyacaktır.
Benim bu hayata bakışım hep bu düşüncelerin ışığında olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır. İnanıyorum ki “toplumsal arınma” denen şey ancak böyle içten içe ve planlı amaçlar bütününden ibarettir.
Ne gariptir ve ne acıdır ki kötülerden kurtulalım derken, yeni yeni kötülerin ortaya çıkışı karşısında şaşkınlıklar yaşıyor, hayretler içinde kalıyoruz. Bir tanesinden kurtulduk derken, aynı fabrikanın aynı dizayn edilmiş mahsulleriyle karşılaşıyoruz!
Bu durumda herkesin kendi kapısının önünü temizlemesi yönünde gayret içine girmesi, hatta kapısının önünü temizlemeden evvel, evinde temizlik yaparken de pislikleri halının altına süpürmesin istiyoruz.
Maalesef üzülerek ifade edelim ki; evinde pislikleri halının altına süpürerek kimselerin görmediğini sanan insancıklarla bu hayatı kucaklıyoruz.
Burada "namuslu insanların" artması yönünde gayretimiz var mı sorusu akla geliyor. Unutmayalım ki, "Namus" insana ait bir kavramdır. Nedense bu kelime konuşulunca birilerinin aklına hep kadın gelir. Üstelik bu değerleri yitirmiş insan siluetinde onca adam varken bu memlekette...
Bu noktada bir takım cahil kitleler, tâbi oldukları baronlarını “erbap” haline getirirken, bir takım zümreler, ahlaki çöküntüyü, özgürlük teranelerine bağlıyorsa, sinsi, bozuk inanç ve görüşlere sahip zatların, manevra alanları genişliyor demektir.
Neticede doğru yönünde eleştiri yaparken, toplum olarak temizlenmenin yollarını aramak varken,"sükut altındır" sözünün kimseye bir faydası olmayacaktır.
Bugün gücü elinde bulunduran ve dindar kesimin peşinde yaltaklanan çağdaş görünümlü ispiyoncuların da, demokrasiden, özgürlükten, çağdaşlıktan dem vuranların, mücadeleye karşı insanları kışkırtmaya çalışmaları onların geleneksel politikasıdır.
Son sözüm şu ki;
İnancın, namusun, dürüstlüğün,aşkın ve sevdanın hançerlediği “bir kahpe duruşlu edasıyla” baştan başa ıslanıyor geçen GÜNLER...
Güzel bir hafta geçirmeniz umuduyla,güzellikler güzel insanların olsun..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ercan AKYILDIZ Arşivi