Dr. Emel ADAMIS

Dr. Emel ADAMIS

Dil öğrenmede hafıza teknikleri işe yarar mı?

Birazdan bilim teknik köşesinden bir yazı okuyor gibi hissedebilirsiniz ancak konumuza açıklık getirebilmek için hem bilimden hem de teknikten bahsetmek gerekiyor.
Beynimizin sağ ve sol tarafı bilgiyi farklı şekilde işler. Genelde her birey beyninin bir tarafını ağırlıklı olarak kullanır fakat düşünme ve öğrenme işlemleri her iki tarafta dengeli olarak kullanıldığında gerçek verimine ulaşır. Bunun anlamı daha az kullanılan tarafın güçlendirilmesi gerektiğidir.
Beynin sol tarafı genelde bilgileri doğrusal bir yapı içinde, parçadan bütüne giderek işleme koyar. Parçaları alır, sıraya koyar ve mantığa uygun olarak düzenler ve sonra bir sonuca varır. Buna karşılık sağ beyin bütünden parçaya doğru ilerler yani bütünseldir, detaylardan önce bütün resmi görür. Sağ beynini ağırlıklı olarak kullanan kişiler, önceden genel bir özet verilmez ise ders takip etmekte zorlanabilirler. İşte bu nedenle sağ beyni ağırlıklı olan kişilerin bir seminere ya da derse katılmadan önce işlenecek konu ile ilgili hazırlık yapmaları ve ilgili kaynaklara göz gezdirmeleri oldukça önemlidir.
Yabancı dil öğrenirken kelimeleri hafızada tutmakta çoğu kişi zorlanmaktadır bunun sebebi öğrenme işleminin içine beynin sağ lobunu sokmadan sadece sol lobu kullanarak ezberleme çabasıdır. Örneğin, İngilizce kelimeler beynin saklama şekline uygun gönderilmediğinden dolayı hafızaya yerleştirme gerçekleşmeyebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, hafıza resimlerle saklamakta daha güçlüdür. Okuduğunu ve işittiğini değil, gördüğünü ezberler. İşte bu sebepten dolayı, seyrettiği bir filmi ya da gördüğü bir olayı kolay kolay unutmaz. Ama okuduğu bir romanı ya da dinlediği bir konuşmayı daha kolay unutur.
Yabancı dilde kelimeleri hafızada tutma güçlüğünün altında yatan sebep, beynin bu çalışma prensibini bilmemek ve özellikle kelimeleri beyne gelişigüzel göndermektir.
Hafıza teknikleri ve özellikle çağrışım tekniği ile dil öğretim çabaları, hatırlamayı daha etkin kılan pek çok bilimsel araştırmanın bir ürünüdür. Bu nedenle görsel hafızanın gücünden yararlanıldığı için dil öğrenme sürecinde ideal destekleyici yöntemlerden biri olarak ifade edilmektedir. Yabancı kelimelerin öğrenilmesinde fotografik hafıza kartları teknikleri ile de hayal gücü yöntemleri birleştirilerek beyin için çok sağlam hatırlatıcılar (mnemonics) oluşturulmaktadır.
Nimonik ( İngilizce: mnemonic)  hafızaya yardımcı bir öğrenme tekniğidir. Bir takım hatırlatıcılarla bilgilerin hafızadan daha kolay çağrılması hedeflenmiştir. Belki de bu tekniği anlamada çocukluğumuzda büyüklerimizin bize öğretmeye çalıştığı klasik bir örnekten yararlanabiliriz. Nasıl mı? Her iki el yumruk yapılıp dış kısımları üstte kalacak şekilde birleştirildiğinde, aylar soldan sağa çukur ve tümseklere sırasıyla konulursa, tümsekte kalan aylar Gregoryen takvimine göre 31 günü olan aylardır. Aaa ben bunu biliyorum dediniz sanki! İşte bu tekniğin nasıl işlediğini gördünüz bile… Bu teknik özellikle uzun süreli hafızayı geliştirmede ve öğrenmeyi kolaylaştırıcı olarak kullanılır. Bu teknik sayesinde hatırlama sürecinin etkinliği artar ve bilgiler kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya daha kolay bir şekilde taşınır.
Nimonik tekniği genellikle sözlü şeylerin hatırlanmasında kullanılır. Örneğin bir şiirin ezberlenmesinde ya da bir listenin akılda tutulmasında da kullanılabilir. Zaten dil öğrenme sürecinde hayıflandığımız en büyük sorun birçok şeyin zamanla hafızadan silinmesi ve bilgi kaybıdır. Buna ilaveten, “link sistemi” denilen iki basamaklı yardımcı bir teknik te kullanılmaktadır. Bu sistem temel olarak bir öykü tekniğidir diyebiliriz. Hatırlanması gereken kelimelerden bir öykü oluşturulmakta ve öyküde geçen olaylar görsel imgelere dönüştürülmektedir.
Başka bir teknik ise, “key word” (anahtar kelime) tekniğidir. Hatırlanması gereken kelimeye sessel açıdan benzeyen ve onu çağrıştıran başka bir kelimeyle bir bağ kurulur. Örneğin, “raven” (kuzgun) iri siyah bir kuştur” cümlesindeki –raven- kelimesini öğrenebilmek için ona akustik olarak benzeyen anahtar kelime olarak “raisin” (kuru üzüm) seçilebilir. Sonrasında “raisin” yiyen bir “raven” imgelemek (zihinde böyle bir resim canlandırmak), cümleyi hatırlamak için oldukça kolaylaştırıcı olabilmektedir.
Ancak yine de unutmamak gerekir ki, her ne kadar yeni bir dil edinimi için pratik çözümler olsa da “bireyler öğrenme ortamına bilgi ve tecrübe farklılıklarıyla gelmekte ve kendi kapasiteleri çerçevesinde algılayıp öğrenmektedirler.” Bu nedenden dolayı dil süreçlerinin kazandırılmasında tek yöntem, tek anlayış ve tek strateji, tek doğru fikri asla uygun değildir.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Emel ADAMIS Arşivi