Dr. Emel ADAMIS

Dr. Emel ADAMIS

Hocam, var mı şöyle bildiğin iyi bir kurs? - 2

 Geçen hafta yazdığım konu içerik itibariyle oldukça uzun olduğu için bu hafta kaldığım yerden yine önerilerimle devam ediyorum.  
6- Ön yargılı olmayın: Küreselleşmenin her şeyi yönettiği bir ortamda yabancı dili öğrenme ve bu dil aracılığı ile - özellikle iş hayatındaki ilerleme açısından - dünyaya açılma mecburiyeti doğdu. Belki de şartların sizi mecburiyetlere itmesi gerçekte keyifli olan bu süreci gözünüzde itici kılıyor olabilir. Oysa kişisel gelişim süreci gelişmelere ve ihtiyaçlara ayak durmayı gerektiriyor. Yabancı dil öğrendiğinizde, kendi dilinize, toplumunuza ve kültürünüze yabancılaşmayacak, aksine onların değerini daha iyi anlayarak köklerinize daha sıkı sarılacaksınız. Dil öğrenmenin sağlayacağı “farklı bakış açıları” ile “yabancılaşma” kavramını birbirine karıştırmayın derim.
7- Okumaktan kaçmayın: Öğrendiğiniz yabancı dilde iyi konuşmak ve yazmak için mümkün olduğunca çok okuyun. Hatta çoğu zaman okuma çalışmalarınızı yüksek sesle yapın. Bu hem kendinize olan konuşma güveninizi artıracak hem de telaffuzunuza ve akıcılığınıza katkıda bulunacaktır. Dil düzeyinize uygun hazırlanmış, hikâye kitapları, metinler ve dergiler (CD destekli) bulmak artık çok kolay.  Çoğunlukla, okumak için ilgilendiğiniz ve bilgi sahibi olduğunuz bir alanı seçin. Okurken, söz dizimi, ifade kalıpları hatta etkili cümleler siz farkında olmasanız da belleğe bir şekilde kaydedilir. Bu kayıtların, konuşurken veya yazarken anlatımınızı etkinleştirip güzelleştirdiğini göreceksiniz. Yabancı dil öğrenmede başarılı olmak sadece sözlü iletişim kurmaktan ibaret değildir. Yazabilmek, okuduğunu anlamak ta konuşabilmek kadar önemlidir. Unutmayın iletişimimizi sadece sözlü olarak kurmuyoruz.
8-   Güçlü yanınızı keşfedin ve acele etmeyin:  Herkesin öğrenme tarzı farklıdır. Kendi öğrenme biçiminizi dikkate alarak, yabancı dil öğrenirken bunu avantaja çevirebilirsiniz. Kurslarda ya da okullarda verilen eğitimi, kendi tarzınıza ve yeteneklerinize göre özümsemeye ve içselleştirmeye çalışın. Kişisel farklılıklarınızın da öğrenme tarzınıza yansıyacağının farkında olursanız, başkalarıyla kıyaslayarak kendinizi de mutsuz etmemiş olursunuz. En kolay öğrenmenin yerine en iyi öğrenmenin arayışı içinde olmak her zaman kişisel tercihim olmuştur. Bu nedenle sakin olmakta fayda var. Her zaman önerdiğim şey yoğunlaştırılmış paket programların olduğu kısa süreli kurslara katılmamaktır. Acele etmeyin, sindirilmeden depolanan her bilgi hızlıca unutulmaya mahkûmdur. 5 çeşit yemeği 1 öğünde bitiremezsiniz. Bu tür yoğunlaştırılmış kurslarda Alice harikalar dünyasında gibi sıra dışı olaylar olmaz ya da Matrix filmindeki gibi beyninize bilgisayardan bilgi yüklenmez. İyi bir zaman yönetimi yapmak ve programa uymak çok önemlidir.
9- Yurtdışına çıkın:  Belirli bir düzeyde dil biliyorum diyorsanız (yani henüz başlangıç aşamasında değilseniz), bütçeniz müsait ise ya da masraflarınızı karşılayacak biri varsa yurtdışına gitmenizi öneririm. Öğreniyor olduğunuz dilin konuşulduğu bir ülkede olmak sizi büyüleyecektir. Ancak, pasif bir şekilde bulunduğunuz yerden çıkmaz, çevreye ve aktivitelere katılmaz, günlük hayata karışmazsanız bu iş olmaz! Her an pratik yapmak için fırsat kollayın. Ya da yurt dışına çıkış sebebiniz özellikle dil kursuna gitmek ise, paranız ve zamanınız daha değerli demektir… Özellikle İngiltere, ilk akla gelen ülke olmasına rağmen maddi olarak çok yük getiren pahalı bir ülkedir. İngiltere'nin en büyük gelir kalemlerinden birisi dil öğretimidir ancak birkaç haftalık veya bir aylığına kursa gidenlerin ancak yapabileceği bir İngiltere görüp-gezip dönmek olacaktır (bu konuyla ilgili çok talep olduğu için başka bir yazımda detaylı bilgi vereceğim). Derslere devam etmeniz bir dili öğreneceğinizin garantisi değildir, ders dışı saatlerde yapacaklarınız da çok önemlidir. Bu konuda boş konuşanlar, işlerine gelmeyince kötüleyenler çok olur. Hele bir de gidip aylarca kalıp olduğu yerde saymışsa bol bol hikâye dinlersiniz. Demek ki o kişi sadece gezmiş tozmuş ve bol bol kendi dilini konuşan kişilerle arkadaş olmuş, bu sürecin hakkını verememiş demektir.  “Benim bir arkadaşım vardı o da gitti, hiç bir şey öğrenemeden geldi. Yine konuşamıyor. Öğrenilmiyor orada da,  bir sürü para harcıyorsun” diyor bu tür çok bilenler. Senin arkadaşın öğrenemediyse o onun sorunudur bana göre. Biraz fedakârlık etmeli, bazı şeylerinden taviz vermelisiniz. Çok iyi bilirim insan vatandaşını buldu mu başka kimseyi gözü görmüyor genelde. Gurbet ellerde bir Türk kanka bulup “Yahu boş ver Ahmet gel biz beraber takılalım”  derseniz bütün emekleriniz boşa gider ve yukarıdaki örnekte bahsettiğim gibi Türkiye’ye elinizde birkaç anı eşyasıyla geri dönenlerden olursunuz.
 
Haftaya yeni konumuzla tekrar buluşmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Emel ADAMIS Arşivi